Bugün ilk yazımı üniversitede 1. sınıfta iken hazırladığım bir çalışmam olsun istedim. Biraz düzenleme ile bu hale getirdim. Konu ne kadar basit görünse de inanın kaynak bulmada çok zorlanmıştım. Her şeyin bir başlangıcı var bu hayatta bizde yazının başlangıcına ve kile nasıl dönüştüğüne bir göz atalım. Bu yazımın yayınlanmış olduğunu belirteyim ki sonra sıkıntı çıkmasın ama yardımcı olabilmek için kaynakçamı da altta paylaşıyorum sevgiler :)
ÇİVİ
YAZILI TABLET YAPIMI
İnsanoğlu
var olduğundan beri, duygu ve düşüncelerini başka kişilerle paylaşabilmek için,
çok çeşitli iletişim yolları bulmuştur. Kah taşlara, duvarlara kazıyarak, kah
mağaralara resimler yaparak kendilerini ifade etmişlerdir. Bunların ilk
örnekleri arasında, günümüzde dahi pek çok toplum tarafından kullanılan görsel
işaretleri, yani ateş duman (kızıl
derililer) ve ışığı ya da akustik
işaretler olarak adlandırdığımız, davul ve ıslık çalmayı (Karadeniz’de insanlar
hala ıslık ile iletişim sağlamaktadır) gösterebiliriz. Ancak bütün bunlar zaman
ve alan açısından sınırlanmıştır. Yani mesaj verildikten hemen sonra kaybolur
ve tekrar edilmedikleri sürece başa alınma olanakları yoktur.
Yaşamımızda vazgeçilmez
bir yer kazanan yazı birden bire ortaya çıkmamış, binlerce yıllık bir gelişme
sürecinde sistemleşmiş, bugünkü halini almıştır. Bugün kullanılan yazıların
bulunmasına kadar çeşitli yazılar kullanılmış sonunda hep kolay okunup,
yazılabilen yazılara varılmıştır.
Yazı ilk olarak
Mezopotamya’da Sümer’ler tarafından M.Ö 3200’ de bulunmuştur. Yazı Anadolu’ya
ise yaklaşık 1000 yıl sonra Asur ticaret kervanlarının sayesinde gelmiştir. Gerek
ticari nedenler, gerekse yapılan askeri amaçlı seferlerle yayılım alanı
genişleyen çivi yazısı, çeşitli kültürler arasındaki alışverişi sağlamakta en
büyük etken olmuştur. Asurlu tüccarlarla Anadolu’nun yerli halkı arasındaki
ticarete ve ekonomiye ilişkin bu belgelerle dönemin siyasal ve toplumsal yaşamı
önemli ölçüde aydınlatmıştır.
Mezopotamya’da bulunan Dicle ve
Fırat nehirlerinin yükselip alçalması nedeniyle, yıl içerisinde nehir boyunca çok
kaliteli bir kil tabakası oluşmaktaydı. Kilin başlıca malzeme olması nedeniyle,
tuğla ya da çanak çömlek yapımı gibi birçok alanda kullanılmasının yanı sıra
yazı malzemesi olan tablet olarak da kullanılmıştır. Bir kil tabletin alışılmış
formu dikdörtgen olsa da bunun yanı sıra oval dairevi, kare, konik, silindir ve
prizma biçimli olanları da vardır. Genellikle elde tutulacak büyüklükte olup
içeriğine göre boyutları değişiklik göstermektedir. İyi bir tablet yapmak ve
uzun süreli dayanıklı olması için iyi cins kile ihtiyaç vardır. Kil çok ince seramik
eşyanın ve önemli tabletlerin yapılmasında kullanılmak üzere yıkanıyordu. Bu
işlem gayet basitti. Kil suya konuyor ve karıştırılıyordu. Bütün odun parçaları, samanlar, yapraklar ve
buna benzer şeyler, su yüzüne çıkıyor ve kolayca atılıyordu. Küçük çakıllar,
kum ve diğer maddeler ise çöküyor, kabın dibinde ara ara tabakalar halinde
toplanıyordu. Su döküldükten sonra kilin en üst katı tamamen temizlenmiş ve
bütün karışık maddelerden ayrılmış oluyordu.
Muhtemelen masa gibi düz bir satıh
üzerinde kil hamurundan hazırlanan tabletin arka yüzü bu nedenle düz iken, ön
yüzü biraz bombelidir.Yandan bakıldığında mercek gibi görünen bu form
sayesinde, kırık halde bulunan bir tabletin ön ve arka yüzünü tespit etmek
mümkündür.
Yazılar Katip denilen kişiler
tarafından kilden yapılmış yumuşak tablet üzerine “Stylus” adı verilen ucu
üçgenleştirilmiş genellikle kamıştan, fildişi ve bronzdan yapılmış bir kalemle yazılırdı. Hazırlanan kil
tabletin üzerine stylus ile hafifçe
bastırılıp geri çekilmek suretiyle yapılan yazı, çivi görünümünde olduğu için “Çivi Yazısı “ olarak adlandırılmıştır. Katip,
ticari işlerin yapıldığı şehir kapısı civarında oturur isteyenlere hizmet
vermek için hazır bulunurdu. Daha üst seviyedeki katipler Kral, Kraliçe ve
tapınaklara hizmet verirlerdi.
Katibin bütün malzemesi bir ufak kil topağı
ve kalem şekline sokulmuş bir tahta parçasından ibaretti. İsteğe göre yazılan
tabletlerin üzerindeki çizilmiş işaretlerin tahrip edilmesinin önlenmesi
amacıyla bir zarfa konurdu. Zarflama işi gayet basitti. Tablet tamamen
yazıldıktan ve bazen de mühürlendikten sonra, kâtip eline bir parça kil alır,
bunu düz bir satıh üstünde açarak bir ekmek kabuğunun inceliğine getirirdi.
Sonra, belgeyi alır ve bu kil tabakası ile sarardı. Kenarlarından artan kil
koparılır, yalnız tableti tamamen kaplayacak kadarı bırakılırdı. Bundan sonra bozuk
olan kenarlar içeri kıvrılır ve düzeltilirdi. Sonuç olarak esas tabletin
şekline tamamen uyan, fakat ondan biraz geniş bir tablet elde edilmiş olurdu. Anlaşmaları,
devletler arası yazışmaları, tanrılarına yakarışlarını emirleri ve günlük
yaşamlarını bu tabletler üzerine işlemişlerdir.
Özellikle kil gibi dayanıklı bir yazı
maddesinin seçilmesi, tabletlerin binlerce yıl toprak altında korunabilmesini
sağlamıştır. Çünkü bu tabletler yazıldıktan sonra güneş altında bırakılarak
kurutuluyor, içeriği daha önemli olanlar ise yüksek ısıda fırınlanıyordu.
Çivi
yazılı tabletler; ticaret, resmi ve
siyasi yazışmaların dışında, eğitim amacıyla da kullanılmıştır. O dönemde
okur-yazar sayısı çok az olduğu için ”Katip” denilen kişilerin yetişmesi için
Okullar kurulmuştur. Bu okullara “Tablet evi” adı verilirdi. Öğrencilerin çoğu
zengin ailelerin çocuklarıdır. Ele geçen belgelerde tek bir kadın ismine bile
rastlanmamıştır. Bu yüzden okullardaki öğrencilerin erkek olduğu düşünülmektedir.
Yumuşak kil tablet üzerinde okuma yazma eğitimi yapılıp, daha sonra bu tablet
yaz-boz hamuru gibi yeniden kullanılmıştır. Öğrenciler ilk olarak bir gün önce
hazırladığı tablet üzerinde çalışır, sonrada kopyalanması ve çalışılması için
yeni tabletler hazırlanırdı.
Kil tahrip olmayan bir madde olduğuna göre,
bu belgelerin çoğu bir gün ele geçecektir. Halen yoğun bir biçimde sürdürülen
kazı çalışmaları ve araştırmalar ile çözülememiş yada hakkında çok az şey
bildiğimiz kilden yapılmış birçok tabletin gün ışığına çıkarılması
sağlanacaktır. Şayet kötü amaçlı define
avcıları tarafından veya bilinçsizce yapılan tahripler sonucunda insanların
verdiği zararlar önlenebilirse…
KAYNAKÇA
Kilden Kitaplar-E.Chiera
Hititolojiye Giriş- Metin Alparslan
Çivi Yazısı- Selen Hırçın
A.Ü.Eğitim Fakültesi Yayını-Prof.Dr.Merih Zıllıoğlu
Yorumlar
Yorum Gönder