Hindistan’ın Agra şehrinde 17.
yüzyılda inşa edilen, İslâm türbe mimarisinin en başta gelen eseridir. Türbenin
mimari güzelliği kadar çevresinde oluşan romantik hatıralar da esere ayrı bir
özellik katar. Bu durum binanın yapıldığı günlerden bugüne kadar devam etmiş ve
abide, Şah Cihan ile eşi Ercümend Banu Begüm (Mümtaz Mahal) arasındaki
muhabbetin timsali haline gelmiştir. Babürlü mimarisinin bu örneği, bütün İslâm
eserleri arasındaki istisnaî mevkiiyle sadece Müslümanlardan değil diğer din
mensuplarından da her zaman saygı görmüş, imrenilen bir eser olmuştur. Şah
Cihan tarafından yaptırılan Taç Mahal, hükümdarın hâkimiyeti süresinde
(1628-1658) en parlak dönemini yaşayan Babürlülerin güç ve kudretini temsil
eden bir eser olup, her şeyden önce bir müslüman eseri olarak inşa edilen ve Babürlü
geleneğiyle hanedanın ceddi olan Timurlu anlayışını takip eden bir eserdir.
Taç Mahal, Şah Cihan’ın, büyük bir sevgiyle bağlı olduğu eşi Ercümend Banu Begüm’ün 17 Zilkade 1040 (17 Haziran 1631) tarihinde genç yaşta vefatının ardından inşa edilmiştir. Şah Cihan daha şehzade iken 1021’de (1612) onunla evlenen Ercümend Banu kocasının tahta çıkması üzerine Mümtaz Mahal unvanını almıştır.
Türbenin
1041 (Ocak 1632) başlayan inşası yirmi iki yıl sürmüş, çevre düzenlemesi ve
diğer bölümleriyle birlikte tamamlanması 1654 yılında mümkün olmuştur.
Kaynaklarda Şah Cihan’ın “nâyâb, latif, acayip ve garip” bir eser yaptırmayı
amaç edindiği yazılmaktadır. Osmanlı, İranlı, Suriyeli usta ve sanatkârlarla
birlikte mahallî Hintli ustalara da görev veren hükümdar türbenin inşası için
mimar ve ustalardan oluşan bir heyet kurmuş, heyetin başına bizzat kendisi
geçmiştir. Üstat İsa (Muhammed İsa) Efendi adlı, Osmanlı asıllı bir mimarın
başlarında bulunduğu bildirilen bu heyet tarafından hazırlanan plan ve maketler
Şah Cihan’ın direktifleriyle binaya aksettirilmiştir. Yapıya şekil veren
aslında Şah Cihan’ın bizzat kendisidir. Binada Hint asıllı olduğu bilinen ve
Nâdirü’l-asr Üstâd Ahmed diye tanınan bir mimar da görev yapmıştır. Kaynaklara
göre inşasında 20.000 kişinin vazifelendirildiği binanın oldukça yüklü bir
maliyeti vardır. Yapı için gerekli malzemelerin büyük ölçüde Babürlülere tâbi
veya müttefik olan devletlerce parasız karşılanmasına rağmen inşaatta
çalıştırılan usta ve sanatkârlara ödenen maaşlar önemli bir yekûn teşkil
etmiştir.
1.1 Bulunduğu Yer
Taç Mahal, Babür
İmparatorluğunun o dönemde başkenti olan Hindistan’ın Agra şehrinde, Jumna
(Yamuna) Nehri kıyısında bulunmaktadır. (fotoğraf
1)
( Fotoğraf 1:
Taç Mahal)
1.2 Banisi ve Mimarları
Türk İslam Mimarisinin en önemli
yapılarından birisi olan Taç Mahal’in mimarları, Mimar İsa Efendi ve Mimar
İsmail Efendi’dir. Her ikisi de Mimar Sinan’ın öğrencileri olup, özellikle Şah
Cihan tarafından davet edilmişlerdir. Yine kaynaklara göre Hint asıllı olduğu
bilinen ve Nâdirü’l-asr Üstâd Ahmed diye tanınan bir mimar da görev yapmıştır.
1.3 Mimari Özellikleri
Taç Mahal’in planı, yapıyı
Hint-İslâm ve Timurlu mimarisi gelenekleriyle irtibatlı kılar. Taç Mahal’in
binası ve çevresi, mimari bakımdan tam anlamıyla bir Babürlü eseri olduğunu
ispatlayan özelliklere sahiptir ve Babürlülerle Timurluların mimari anlayışıyla
uyum içindedir. Yapıda, Orta Asya’da ve İran’daki Timurlu geleneğiyle
Hint-İslâm türbe mimarisinin ahenkli ve mükemmel sentezi oluşmuştur. Bu iki
farklı kaynaktan beslenen Taç Mahal’in gerçek öncüsü kabul edilebilecek
örnekler de Babürlü mimarisinin abidevi türbeleri arasında bulunmaktadır. Babürlü
hükümdarları için yapılmış türbelerin ilk örneği olan Delhi’deki 973 (1565)
tarihli Hümayun Türbesi ana türbe mekânının teşekkülüyle Taç Mahal’in bir
öncüsüdür. Bir kaide üzerinde yer alan bu türbede mevcut bulunmayan köşelerdeki
minarelerin kullanıldığı ilk abidevi örnek ise Lahor’da 1036-1046 (1627-1637)
yıllarında inşa edilmiş Cihangir’in türbesidir. Agra’daki 1628 tarihli
İ‘timâdüddevle Türbesi de mimari tezyinatı ve iç mekân düzeninde getirdiği
yeniliklerle dikkat çekicidir. Taç Mahal’e duyulan hayranlık daha sonraki
devirlerde de sürmüş ve Babürlü türbe mimarisi içinde Evren-gâbâd’da 1678
tarihli Bîbî ka Makber ve Delhi’deki 1753 tarihli Safder Ceng Türbesi gibi
örneklerde görüldüğü gibi taklitleri yapılmıştır.
Yamuna
nehri kenarında inşa edilen Taç Mahal’in yapımında beyaz mermer ve kırmızı kum
taşı kullanılmış olup ana türbe binası tamamen beyaz mermerden, külliye
içindeki diğer kısımlarsa kırmızı kum taşından inşa edilmiştir. Kırmızı-beyaz
renk tezatlığıyla bütün ilgi ana türbe binası üzerinde toplanmıştır. Taç Mahal
ana türbe binası mescid, kabul salonu, kapılar, ek yapılar ve geniş bahçelerden
müteşekkil bir külliye meydana getirecek şekilde düzenlenmiş geniş bir mimari
bütündür.
1.4
Plan Özelliği
580 ×
305 m. ebadında bir alanda yer alan külliyenin etrafı kırmızı kum taşı
duvarlarla çevrilmiştir. 95 x 95 m ölçüsünde beyaz mermerden bir taraçanın
ortasında yer alan Taç Mahal, sekizgen planlıdır. Külliye
güneyde taç kapısıyla dikkati çeken giriş bölümü, onu takip eden ve bir kenarı
305 m. uzunluğunda bir kare teşkil eden bahçe kısmı, kuzeyde yer alan türbe,
kabul salonu ve mescidden müteşekkil olmak üzere üç kısımdan ibarettir. İran
bahçe mimarisinin ana esaslarına göre “çâr bâğ” sistemiyle teşkilâtlandırılan
ve içindeki kanal, havuz fıskiyeleriyle değişik bir hava taşıyan bahçede
çiçeklerin ve ağaçların güzelliğiyle bir cennet tasviri meydana getirilmeye
çalışılmıştır. (fotoğraf 2)
(Fotoğraf 2: Taç Mahal Planı)
Külliyenin asıl merkezini oluşturan türbe bölümünün de içinde yer aldığı kuzey kısmı çok dikkatli ve itinalı biçimde tertip edilmiş mimari teşkilâtıyla göz doldurmaktadır. Bu kısımda ortaya konan mimari denge ve uyumla ana türbenin teşkilâtı kadar iki yan kısımda bulunan binaların simetrik düzeniyle de mükemmel bir ahenk oluşturulmuştur. Ortada geniş, yanlarda daha küçük üçer kubbeyle örtülü yan binalardan doğudaki kabul salonu ve misafirhane, batıdaki mesciddir. Bu yapıların ortasında bütün ihtişamıyla yükselen ana türbe binası bir kenarı 95 m. olan kare bir kaide üzerinde yer almaktadır. Köşelerde bulunan 42 m. yüksekliğindeki minareler tarafından çerçevelenen ana türbe binası sekizgen bir plana sahiptir. Yapı merkezinin sekizgen bir iç mekân, bu iç mekâna bağlanan dört geniş eyvan ve bu eyvanlar arasında koridorla orta alana bağlanan dört köşe odasından oluşan bir planı vardır. 18 m. çapındaki orta mekânın üstü 24 m. yüksekliğinde bir iç kubbeyle örtülüdür. Bu kubbeli mekânın etrafında yer alan birimler iki katlı biçimde inşa edilmiş olup türbenin merkezini teşkil eden, mermer sandukaların da içinde yer aldığı bu merkezî mekânı kuşatacak şekilde düzenlenmiştir. (fotoğraf 3)
(Fotoğraf 3: Taç Mahal)
Dört yöne bakan 32 m. yüksekliğindeki büyük sivri kemerli eyvanlarla dışarıya açılan binanın her cephesinde büyük eyvanların yanlarına gelen iki katlı, sivri kemerli küçük eyvanlar yerleştirilerek mimari ahenk ve simetri çok daha etkili hale getirilmiştir. Bu küçük eyvanlar içerideki iki katlı mekânlarla da bağlantılıdır. Yapının üstünde 44 m. yüksekliğindeki dış kubbe geniş bir kasnak üzerinde büyük bir haşmetle durmakta olup soğan biçimindedir. Bu kubbe üzerindeki alemin ucuna kadar binanın tabandan yüksekliği 74 m. olarak tespit edilmiştir. Ortada yüksek tutulan eyvanlarla bir ölçüde dışarıdan görünüşü engellenen kubbe kasnağının yanlarına yerleştirilen dört küçük kubbeli birimler vasıtasıyla görünüşü çok daha zarif ve ihtişamlı hale getirilen türbenin örtü sistemi Hint-İslâm mimarisinin en güzel örneklerinden birini oluşturmaktadır.[4]
1.5
Malzeme ve Tezyinat Özellikleri
İçinde mermer sandukaların yer aldığı
orta mekânın güney girişi dışında kalan bütün girişleri paravanlarla kapatılmış
olup bu paravanalar üzerinde cam mozaik dolgu malzemesiyle yapılmış bir
tezyinat mevcuttur. Üst katlarda ve dış cephelerde de rastlanan bu cam mozaik
tezyinatla ışık oyunları yapılarak aydınlatılan loş orta mekânın akustik düzeni
dillere destan olmuştur. Sandukaların yer aldığı orta mekânın altında asıl
gömünün yapıldığı kripta katı (mumyalık bölümü) bulunmaktadır.(Fotoğraf 4)
(Fotoğraf
4: Şah Cihan ve Mümtaz Mahal’in kabirleri)
Yapının bütününe hâkim olan, mermer içine renkli taş kakma (pietra dura) tekniğiyle yapılmış tezyinatla, bütün mütevazi kullanılışına rağmen malzemenin ihtişamı ve çok sayıdaki değerli taşın meydana getirdiği tesirlerle ihtişamlı bir görüntü oluşturulmuştur. Kemer aralarında, kitabelerde ve sandukaların üzerinde bulunan zümrüt, yakut, pırlanta, iri incilerden ve diğer kıymetli taşlardan oluşan malzemeyle desteklenen tezyinatın esasını meydana getiren kitabeler ve motifler yapının içinde ve dışında yer almaktadır. Yapı 1983'ten bu yana UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. (Fotoğraf 5-6)
(Fotoğraf
5-6: Taç Mahal Detay)
Ana türbe binası ve külliyenin diğer
bölümlerinde bulunan kitabeler dinî mahiyettedir ve Kur’ân-ı Kerîm’den âyetler
ihtiva etmektedir. Bunların arasında en meşhuru cephelerde yer alan Yasin suresi
olup Osmanlı tebaasından olduğu bilinen Hattat Settâr Han tarafından
yazılmıştır. Yapıda ayrıca İranlı, Hintli ve Arap hattatların görev yaptığı
bilinmektedir. Settâr Han gibi müstesna bir yere sahip olduğu fark edilen başka
bir Osmanlı sanatkârı da tarihî kaynaklarda kendisinden kubbe ustası diye
bahsedilen İsmâil Efendi’dir. Vefatından sonra Şah Cihan’ın naaşı da Mümtaz
Mahal’in yanında defnedilmiştir. Bugün Taç Mahal içinde bulunan iki kabir Şah
Cihan ile Mümtaz Mahal’e aittir.[5] (Fotoğraf 7)
(Fotoğraf
7: Taç Mahal Detay)
Yorumlar
Yorum Gönder