Hindistan’ın
Delhi şehrinde bulunan Kuvvetü’l-İslâm Camii’nin aynı zamanda zafer âbidesi
olarak yapılan minaresidir.(Fotoğraf 1)
(Fotoğraf
1: Kutub Minar Genel Görünüm)
Başlangıçta özel bir adı yokken sonraları 1235’te yakınına gömülen Çiştî şeyhi Kutbüddin Bahtiyâr’dan dolayı bu adla anılır olmuştur. Hint-İslâm mimarisinin şaheserlerinden biri olup dünyanın en yüksek (72,59 m.) ve en güzel minaresi kabul edilir. XII. yüzyılda İslâm âleminde büyük ve yüksek minareler yapma âdetinin bir ürünü olarak Batı’da Kütübiyye Camii’nin (Merakeş) ve İşbîliye Ulucamii’nin kare planlı minareleri yükseltilirken Doğu’da da yuvarlak gövdesiyle Kutub Minâr inşa edilmiştir. XII. yüzyılda özellikle Karahanlılar tarafından yaptırılmış ilk örneklerle ortaya çıkan ve Gazneliler’le Gurlular tarafından geliştirilen daire planlı kalın ve yüksek minareler, Batı’dakilerden farklı bir düşünceyle daha çok zafer âbidesi şeklinde ele alınmıştır. Orta Asya’da başlayan bu tür minare mimarisinin en gelişmiş örneği sayılan Kutub Minâr bilhassa Gūrî minareleriyle yakın bir ilişki içindedir. Bu durumda minarenin bânisi Kutbüddin Aybeg’in (1206-1210) Gurlular’dan Sultan Muizzüddin Muhammed’in âzatlısı olmasının da rolü büyüktür. Kutub Minâr’ın yapımına, ilk Delhi sultanı Kutbüddin Aybeg’in meliklik döneminde 1193’te inşasını başlattığı Kuvvetü’l-İslâm Camii’nin 50 m. kadar güneyine İslâmiyet’in Hindistan’da kazandığı zaferin sembolü olarak başlanmış ve Aybeg’in sağlığında yalnız birinci katı bitirilebilmiştir. Minare daha sonra Sultan İltutmış’ın 1225’te camiye yaptırdığı ilâveler sırasında güney dış avlusunun güneybatı köşesinde kalmıştır.[1]
3.1 Bulunduğu Yer
Kutub Minar, Hindistan’ın Delhi'de
şehrinde Kuvvetii'i-İslam Camii'nin 50m. Güneyinde, aynı zamanda zafer abidesi
olarak yapılmıştır. (Fotoğraf 2)
(Fotoğraf 2: Kutub Minar )
3.2.
Banisi Ve Mimarları
Kutub Minar’ın bânisi Kutbüddin
Aybeg’dir. [2](1206-1210)
3.3
Mimari Özellikleri
Orta Asya’daki benzerleri gibi müstakil
bir yapı şeklinde olan Kutub Minâr gittikçe daralan beş katlı bir gövdeye
sahiptir ve her katın arasında mukarnaslar ve yazı kuşaklarıyla bezenmiş dört
şerefe bulunmaktadır. Sultan İltutmış tarafından dört kat halinde tamamlatılan
yapı Fîrûz Şah Tuğluk zamanında (1351-1388) yıldırım düşmesi sonucu hasar
görmüş ve 1368’de yapılan onarım sırasında yıldırımın yıktığı dördüncü katla
birlikte bir kat daha eklenerek beş katlı hale getirilmiştir. Ancak bu katlar
diğerleri gibi tamamen kırmızı kumtaşından değil daha çok beyaz mermerden yapılmıştır
ve yüzleri süslemesizdir.[3]
(Fotoğraf 3-4)
(Fotoğraf 3-4: Kutub Minar Detay)
3.4
Plan Özelliği
Taban çapı 14,42 m., yüksekliği mevcut
haliyle 72,59 m. olan Kutub Minâr’ın en üst kısmındaki çapı 2 metredir. (Fotoğraf 5)
(Fotoğraf 5: Kutub Minar Planı)
3.5
Malzeme ve Tezyinat Özellikleri
Dış cephesi, her katta farklı özellikler
gösterecek biçimde düzenlenmiş yiv ve setlerden oluşan bir zemin üzerine
işlenmiş geometrik ve bitkisel süslemelerle ve yazı kuşaklarıyla kaplıdır.
Minarenin Her katı belirlemek için balkonlar yapılmıştır. Birinci kat kırmızı
taştan, dördüncü ve beşinci kat ise mermerden yapılmıştır. (Fotoğraf 6-7)
(Fotoğraf 6-7: Kutub Minar Detay)
Bu zengin tezyinat, geometrik biçimde
tanzim edilmiş dirsekli destekler tarafından taşınan şerefelerle sınırlanarak
daha belirgin duruma getirilmiştir. Yukarı doğru daralan minare örneği Buhara
ve Semerkand’ın yapı tarzıdır. Ancak yivli gövde işçiliği, Gupta sütunlarını
hatırlatan Hindu mimarlarının eseridir. [4](Fotoğraf 8)
(Fotoğraf 8: Kutub Minar)
Özellikle Alâeddin Halacî’nin
(1296-1316), cami bünyesi içinde kalan ve ölçüleriyle Kutub Minâr’ı geçmesi
amaçlanan ikinci bir minarenin yapımını başlatmış olması bu dikkatin somut
tezahürüdür. Sadece alt kısmı bitirilmiş minarenin planlanması dahi âbidevî
hususiyetleriyle aşılmak istenen bir örnek olarak Kutub Minâr’a duyulan ilgiyi
göstermektedir.[5]
(Fotoğraf 9)
(Fotoğraf 9: Kutub
Minar’dan daha büyük yapılması planlanan yarım kalmış minare)
Yorumlar
Yorum Gönder