Anadolu Selçuklu
Devleti, Hititlerden sonra Orta Anadolu’yu merkez alan son büyük devlettir. Bu
niteliği ile kendinden önceki kültürlerin mirasçısı olan gerçek bir Anadolu devletidir.
12. yüzyıl sonunda II. Kılıç Aslan’ın başlattığı büyük yapı faaliyeti ile
Anadolu’nun Selçuklu çehresi oluşmaya başlamıştır. 13. yüzyıl ve özellikle I.
Alâeddin Keykubad (1220–1237) devrinde kurulan sanat ortamı, sultan ve
vezirlerin başlattığı anıtsal yapı baniliği, Moğol istilası ve devletin çöküşü
gibi sarsıntıları atlatabilen bir güç kazanmıştır. (Ögel,1994:9)
Büyük
Selçuklu İmparatoru Tuğrul Bey’in ölümü ile tahta geçen Sultan Alp Aslan’ın
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Malazgirt Savaşı’nda (1071) Bizans’ı
mağlup etmesi Türklerin Anadolu’ya yerleşmesine imkân sağlamış olup, bunun
sonucunda Anadolu’ya büyük bir göç başlatmıştır. Yüzyıllar süren nüfus hareketi
sonucunda, Anadolu Selçuklu Devleti bu kesif Türkmen kitlelerinin göç etmesi
sayesinde kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’tır.
Kutalmışoğulları’ndan Süleyman Şah Anadolu’da önce Konya ve civarında
faaliyette bulunmuş, bu şehri ve yakınlarında bulunan Gavele Kalesi’ni almıştır.
Bundan sonra batı yönünde ilerlemeye devam eden Kutalmışoğulları, Bizans
Devletindeki taht mücadelelerinden yararlanarak kendisine muhafaza edilmek için
bırakılan İznik ve etrafındaki kalelere yerleşmiştir. Bu nedenle İznik, 1080
yılında yeni kurulan Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nın merkezi olmuştur.
(Merçil,2001:167)
Süleyman
Şah’ın, Suriye meliki Tutuş ile yaptığı savaşta hayatını kaybetmesinin ardından
(1086) Anadolu Selçuklu Devleti, 1086–1092 yılları arasında altı yıl hükümdarsız
kalmış, fakat önce emir Ebulkasım, daha sonra da kardeşi Ebulgazi devlet işlerini
yürütmüşlerdir. Sultan I. Kılıç Arslan’ın oğlu ŞahinŞah, Büyük Selçuklu Devleti
Sultanı Muhammed Tapar’ın yanında bulunduğu sıralarda, gizlice kaçarak önce
Malatya, sonra da Konya’da Anadolu Selçuklu Devleti’nin üçüncü sultanı olarak
tahta oturmuştur (1110). (Sevim ve Yücel,1990:94) Fakat kardeşi Mesud,
Danışmendli Emir Gazi’nin desteğini sağlayarak tahtı ele geçirmiştir. Sultan
Mesud, Danışmendliler ile birleşerek Bizans, Haçlı ve Ermenilere karşı başarılı
savaşlar yapmış, bununla birlikte, daha sonra Anadolu’nun üstünlüğünü ele
geçirdiği gibi, 1144 yılında Atabey Zengi’nin Urfa Haçlı Kontluğunu ortadan
kaldırmasıyla Avrupa’dan gelen ikinci Haçlı ordularına karşı başarıyla
savaşmıştır. Sultan Mesud, Çukurova’ya yaptığı bir sefer sırasında hastalanarak
ölmüştür (1155). Mesud döneminde, babası Kılıç Arslan’ın imarına fırsat
bulamadığı Konya’yı mümkün olduğu ölçüde onarmaya çalışmıştır. Alâeddin
Keykubad’a nispet edilen cami, saray ve kalenin inşası da Mesut‟un eseridir
Mesud’un
ölümü ardından yerine II. Kılıç Arslan geçmiştir. Anadolu Selçukluları’nın
hızla yükselişinden rahatsız olan Bizanslılar kardeşlerin arasına nifak sokmuş
ve bunun sonucunda, Miryokefalon zaferi ile sağlanan Anadolu birliği sarsılmıştır
(1176). Uzun yıllar süren savaşlar Anadolu’yu harabeye çevirmiştir. Kılıç
Arslan’da yeni gelen göçebe Türkmenleri ziraat bölgelerine yerleştirmiş, düzeni
yerine getirmek için büyük çaba sarf etmiştir. (Atçeken ve Bedirhan,2004:151)
Sultan II. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra
oğulları arasında taht kavgaları devam etmiştir. Rükneddin II. Süleyman Şah
kardeşlerini itaat altına alarak tekrar Selçuklu birliği kurmuştur. II. Kılıç
Arslan devrinden itibaren Anadolu’da asayişin sağlanmasıyla Türkiye ticaret
yollarının geçtiği bir ülke olmuş, bu da halkın refah seviyesini yükseltmiştir.
Ancak 1204’de Haçlıların İstanbul’u işgali bu durumu sarsmıştır. Sultan
Gıyaseddin Keyhüsrev (1205-1211, ikinci defa) Karadeniz‟de Kırım’a giden
ticaret yolunu açmış, sonra da Antalya’yı fethederek Akdeniz ticareti için bir
liman elde etmiştir (1207). Babasının yerine İzzettin I. Keykavus geçmiştir.(Merçil,2001:19)
I. Keykavus’un
ölümüyle devlet büyükleri görüşmeleri sonunda taht için kardeşi Alâeddin
Keykubad’ı tayin etmişler ve o sırada Minşar Kalesinde hapiste bulunan Alâeddin
Keykubad’ı Sivas’ta büyük bir törenle Türkiye Selçuklu tahtına oturtmuşlardır.
İleri görüşlü bu Sultan, yaklaşan Moğol tehlikesi karşısında bazı tedbirler
almış, Hudut kaleleri ile Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirleri yeniden inşa
ettirmiş, daha sonra Kalanoros adıyla bilinen Alanya’yı kuşatmış ve yeniden
imarını yaptırıp, buraya bir tersane inşasını emretmiştir (1221). Böylece
Alâeddin Keykubad devrinde de ticarete verilen önem devam etmiştir.
Alâeddin
Keykubad’ın ölümü ile yerine geçen II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in (1237–1245),
tahta çıkmasını sağlayan Sadettin Köpek ismindeki devlet adımı Selçuklu Devleti’nin
yıkılışını hazırlayan nedenlerden biri olmuştur. Ardından, Moğollardan Anadolu’ya
kaçan Türkmenler arasında peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan Baba İlyas’ın
yol açtığı isyan güçlükle bastırılmıştır (1240). Selçuklu Devleti’nin ne kadar
güçsüz olduğunu gören Moğollar, yavaş yavaş Anadolu’yu istila etmeye başlamış
ve hemen ardından Kösedağ’da Selçukluları yenilgiye uğratmışlardır. Anadolu
Selçukluları’nın çöküşü için bu bir başlangıç olmuştur.
II.
Keyhüsrev’in (1245) ölümünden sonra ihtiraslı devlet adamları onun üç oğlu
adına birbirleriyle mücadeleye girişmişlerdir. Selçuklu devlet adamlarından
Muineddin Süleyman Pervane, işlerin idaresini ele alarak 1262-1277 yılları
arasında Anadolu’ya kısmi bir huzur ve istikrar devri getirmiştir. Ancak ondan
sonra Anadolu’da bir Selçuklu hanedanı yaşamışsa da, ülke Moğol valileri
tarafından yönetilmiş ve II. Mesud‟un ölümüyle Anadolu Selçuklu Devleti sona
ermiştir (1308). (Atçeken ve Bedirhan,2004:183-184)
Yorumlar
Yorum Gönder