Ana içeriğe atla

ANTİK YUNAN ŞEHİR DEVLETLERİ



ANTİK YUNAN ŞEHİR DEVLETLERİ

İlk zamanlar belirli bölgelerde birbirleriyle ilgilenmeden yaşayan sonraları ulaşım ve en çok deniz ulaşımının gelişmesi üzerine aralarında ticari ve kültürel ilişkiler kuran Yunanlılar aynı ırktan olduklarını erken anlamamışlar bu bakımdan birlik olamamışlardır. Birlik anlamının ortaya çıkışında tüm Yunanlıların bazı lehçe farklarına rağmen konuştukları tek dil yani Yunanca önemli bir etken olmuştur. Yunanlılar kendilerine ırk birliğini açığa vuran Hellen adını vermeden önce, başka ırktan olanları ve başka dil konuşanları Barbaros olarak göstermişler böylece kendileriyle yabancılar arasında sınır çizmişler. Bir atadan çıkmış ve zamanla farklı kollara ayrılmış olan aileler bir Genos yani bir sülale olmuşlardır. Genoslar kendilerini korumak için birleşme ihtiyacı duymuşlar bundan dolayı Fratriai adını taşıyan kardeş birlikleri ve kan bakımından kabile birliğini temsil eden File'ler kurmuşlardır. Bunlar eli silah tutan erkekler tarafından temsil edilmekte ve bunlar bazı zamanlarda toplanıp kabileyi ilgilendiren sorunlar hakkında karar almışlardır. Dorlar tarafından Yunanistan’a getirilen bu düzen ülkenin ilerde geçireceği sosyal ve siyasal gelişime temel olmuştur bu gelişim 3 ayrı noktada karşımıza çıkmaktadır:

v    Halkın sınıflara ayrılışı ve Aristokrasinin meydana gelişi.
v    Polisler veya şehir devletlerinin kuruluşu.
v    Kralların Aristokratlar tarafından devrilişi.
v     
HALKIN SINIFLARA AYRILIŞI

Yunanistan’da halkın iki ana sınıfa ayrıldığını mal ve mülk sahiplerinin ve kabile tarihinde yararlık göstermiş olanların aristokrat sınıfını meydana getirdiğini görüyoruz. Aristokratlara Yunan ülkesinde en çok Argolis, Attika, Euboia ve İon’ya da rastlıyoruz. Sparta ve Girit’te göçebelik zamanından kalma yaşayış koşulları kurullarının büyük bir titizlikle korunması yüzünden aristokrasinin ortaya çıkmasını yer bırakmayan hükümet ve sosyal düzen şekli ortaya gelmiş kuzey ve batı Yunanistan’da ilkel kabile teşkilatı uzun süre olduğu gibi kalmıştır. Yüksek sınıf ailelerinin yanında işgüç, oturma yeri sosyal durumu bakımından türlü ayrılıklar gösteren halk toplulukları bulunmaktadır. Bunların yanında sahiplerinin doğrudan doğruya malı sayılan ve hiçbir hakka sahip olmayan köleler de vardır.
Servetlerini, mültezimlere kiraya verdikleri ya da kölelere işlettikleri geniş topraklardan veya büyük hayvan sürülerinden ibaret olan aristokratlar ise çiftliklerinde kralın sarayında ya da kralla birlikte yaşamakta, savaş çıktığı zaman cenk arabaları ve büyük bir kısmı atlı olan kalabalık maiyetleriyle birlikte krala yoldaşlık etmekte veya kendi hesaplarına birtakım savaşlar yapmaktadırlar. Bu derebeyler ağır zırhlı elbise, uzun sorguçlu bir miğfer taşımakta, kılıç, hançer, mızrak, ok, yay kullanmakta, iki veya dört tekerlekli atlı arabalarıyla savaş meydanında koşmakta arabadan inerek düşmana saldırmaktadır.

ŞEHİR DEVLETLERİNİN MEYDANA GELİŞİ
Yunan orta çağının sosyal ve siyasal alanda ortaya koyduğu en büyük yenilik polis adını taşıyan şehir devletlerini kurmuş olmasıdır. Tüm Yunanlıların siyasal yaşayışları için son derece önemli olan ilk şehir devletleri İon'ya da kurulmuştur. Bunun nedenleri arasında;

1)Anadolu’ya karışık kitleler halinde gelmiş olan Aka'ların ana yurtlarındaki kabile teşkilatının yabancı bir ülkede aynen uygulamaya imkân bulamamaları.
2)Akalarda öteden beri şehir kavramının var oluşu.
3)Akaların(MYKENLER) Anadolu kıyılarında Hititler zamanından kalma şehir ve kasabalar bulmuş ve buralara yerleşmiş olmaları gösterilebilir.
 Fakat Akaların uzun süre eski Anadolu adlarını korumuş olan ve büyük bir kısmının tahkimli olduğu anlaşılan ve bu şehirleri işgal etmekle kalmamışlar bunların çevresindeki toprakları da ele geçirmek suretiyle şehri belirli ve sınırlı bir bölgenin siyasal ve kültürel merkezi haline sokmakla polis kavramının özünü meydana getirmişlerdir. Polis ya da ptolis sözcüğünün yunaca olmayıp bir Anadolu sözcüğü olması bu hususu desteklemektedir.
Yunanistan'da şehir devletlerinin başka nedenlerden meydana geldiği anlaşılıyor göçlerden sonraki ilk yüz yıllarda Yunanlarda her ilkel kavim gibi şehir hayatına yabancı kalmışlar köylerde yaşamışlardır. Yunan polisleri günden güne ilerleyen ve gelişen Yunan kültürünü ortaya attığı zorunluluklar sonucunda meydana gelmiştir bunlar büyük kabile birlikleri yanında gittikçe önem kazanan belirli bölgelerin bağımsız olma kaygısından ve devlet gücünü merkezileştirmek suretiyle doğmuş olmalıdırlar bunun için bir yer merkez yapılmış ve bu merkeze o bölgenin idaresi verilmiştir. İlk zamanlar şato anlamına gelen polis sözcüğü şatonun eteğindeki şehre dönüşmüştür. Başka hallerde bir birine yakın köyler bir sur içine alınmak suretiyle birleştirilmiş böylece bir polis kurulmuştur bazı şehirler ise birbirinden çok uzak köylerin halkının bir yerde iskân edilmesiyle kurulmuştur. Şehir kurma tarzına bir örnek olarak M.Ö 372de Tebaili komutanı 48 Arkadya köyü halkının toplu olarak iskân edilmesiyle canlanan Megalopolis gösterilebilir. Bu suretle meydana gelen şehirler çevrelerindeki topraklara sahip başlı başına küçük devletlerdir dışa karşı özgür, bağımsız olmak kendi kanunlarını kendisi yapmak ve uygulamak kaygısında bulunan şehrin çevresinde bir sur bulunur merkezinde devlet ocağı tapınaklar resmi daireler ve pazar meydanları yer alırdı.
En önemli şehir devletleri arasında Peloponeste, Sparta, Argos, Korint, Megara Orta Yunanistan’da Pokiste, Delfoyi, Tebai Attika’da Atina ve Teselya’da Larisa gösterilebilir.
Şehir devletlerinin ortaya çıkması sonucu idarenin belirli bir şehirde toplanması kabile teşkilatı olduğundan daha sürekli ve daha geniş yetkili bir hükümet meydana gelmesini aristokratların devlet işleri daha kolay yürütmelerini mümkün kılmıştır. Diğer taraftan hükümetlerin çeşitli şehirlerde merkezileşmesi sayesinde Yunanistan’daki siyasal, ekonomik ve kültürel hayat çok çeşitli ve canlı bir şekil almıştır.
Ayrıca şehir devletleri Yunan ülkesinde ilk önce Akalar zamanında da güçlü devletlere sahne olan geniş vadiler ve ovalarda canlanmışlardır.

ŞEHİR DEVLETLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER
İlk zamanlar şehir devletleri arasındaki ilişkinin pek az olduğunu görüyoruz. Kara ve deniz ulaşımının, dolayısıyla ticaretin artmasıyla ilişkilerin gelişmesine yol açmakla beraber destanlarda da belirtildiği gibi sadece belirli kişilerin değil, bazen tüm kabilenin eşkıyalık ve korsanlığa çıktığı görülmektedir.Bu durumda iki Yunan devleti arasında savaş çıkmasına yol açmaktadır.Diğer yandan siyasal ve kültürel alanlarda merkezleşme çalışmaları gösteren Yunan şehir devletleri arasında düzenli hukuk ilişkileri bulunmamakla beraber müşterek dini görüşler bu şehirlerin birleşmesini mümkün kılmıştır.Örneğin : eski zamanlarda kutsal bir yerin ünlü bir tapınağın etrafında ,bu yeri taarruzlara karşı korumak için Amfiktiyoni adını taşıyan dini birlikler meydana gelmiştir.Böylece birlikler arasında anlaşmazlıklar ortadan kalkmıştır.

KRALLARIN ARİSTOKRATLAR TARAFINDAN DEVRİLMESİ

Şehir devletlerinin kurulmasından en çok aristokratlar faydalanmıştır çünkü bunlar yavaş yavaş şatolarını ve çiftliklerini bırakarak şehirlere gitmişlerdi. Ayrıca aristokratlar devlet işlerinde de görev almaya başlamışlardır. İlk zamanlar krallar tarafından atandıkları sonraları toplumlar tarafından seçildikleri anlaşılan bu memurlar ayrıca Basilevs ünvanını taşıması yüksek makamlara aristokratların geçtiklerini gösterir. Kralın hak ve yetkilerinin danışma meclisleri tarafından daraltıldığı anlaşılıyor. Bu meclise önceden kral tarafından seçilen ihtiyarlar girerdi fakat sonraları meclislere orta yaşlı erkeklerde alınmaya başlanmış böylece bu hakka aristokratlarda sahip olmuştur. İşte bundan dolayı kralın gücü azalmasına karşın aristokratların gücü artmaktadır. Bu gelişim sonucunda krallar devlet işlerine karışmaksızın din işleriyle görevlendirilmişlerdir. Krallığı tüm tarih boyunca korumuş olan tek şehir devleti Sparta’dır.




TİRANLIK

Lidya dilinden alınmış ya da Etrüskçe  “efendi” anlamına gelen “turan” dan gelme bir sözcük olduğu sanılan ve ilk kez Arhilohos tarafından kullanıldığı anlaşılan “tiranos “sözcüğü Yunanlılar bazen halk tabakasına mensup bazende alt tabakaların güven ve sevgisini kazanmış ,bu tabakalara dayanarak bir hükümet darbesi sonucunda iktidara çıkmış ve tek başına saltanat sürmeye başlamış kişileri kastetmişlerdir.Tiranlarla krallar arsındaki fark birincilerin yasa ya da kanunlara uygun olmayan bir şekilde hükümetin başına geçmiş olmalarıdır.Tiranlar genellikle çok yetenekli kişiler olmakla parti kavgalarını ortadan kaldırarak yurtları içinde güveni ve düzeni sağlamak ,askeri ve ekonomik gelişime önem vermekle ,oturdukları şehirleri anıtsal binalarla süslemekle ,dine ve güzel sanatlara karşı özel bir ilgi göstermekle beraber halk tarafından daima gasıp (zorla alan) sayılmışlardır.Bir süre sonra durum değişmiş yeni hükümet şeklini iyi tarafları görülmemeye ,yalnız kusurları göze batmaya başlamış halk arasında artık bıkkınlık ve hoşnutsuzluk tiranlara karşı birçok suikastlar yapılmasına yol açmıştır.Bu nedenden en sağlam temellere dayanan tiranlıklar bile uzun süre tutunamamış ,iki yada üç kuşak sonra yıkılmıştır.

YUNANİSTAN'DA TİRANLIK

Korint şehrinde Bakhiadlar ailesinin elinde bulunan Oligarşik hükümet M.Ö 658 yılında Kipselos adında bir kişi tarafında devrilmiştir. Tam anlamıyla tiran olduktan sonra aristokratların baskısı altında ezilen alt sınıflar lehine bazı tedbirler almış fakir köylülere toprak dağıtmak suretiyle içteki yerini sağlamlaştırdıktan sonra uzun görüşlü siyaset izlemiştir. Fakat asıl tiranlık çağını Korint M.Ö.625 yıllarına doğru Kipselos'un yerine geçen oğlu Periandros zamanında yaşanmıştır. Bu da babası gibi alt tabakaları korumuş, köylülerin şehirlere akın etmelerini ve büyük çiftçilerin genişlemesini önlemek için köle alım satımını yasaklamış, büyük servetlerin tek elde toplanması için tedbirler almış, Korint kanalını açmak teşebbüsünde bulunmuştur. Ayrıca Çanakkale boğazındaki Sigeion şehri için Atina ve Lesbos arasında çıkan anlaşmazlıkta Periandros'un hakem olarak seçilmesi Yunan dünyasındaki saygısını belirtmektedir. 6yy'ın başlarına doğru tiran olduğu anlaşılan Kleistenes,  köylülerin tanrısı Diyonizos'a önem vermekle alt tabakaları koruduğunu açığa vurmuş, köylülerin şehre akın etmelerini önlemek amacıyla tedbirler almıştır. En çok siyasette başarı göstermiş, Argoslulara karşı şehri savunmuştur. Bu şehrin tiranlık zamanındaki siyasal önemini hiçbir zaman tekrar elde edemediğini görüyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOR DÜZENİ

DOR DÜZENİ MİMARİ ELEMENLARI ( YUNAN KÖKENLİ)             M.Ö. 7 ila 5. yy arasında örnekleri görülen tapınaklar Yunanistan, Güney İtalya, Sicilya ve Anadolu’da yapılmıştır. Başlangıçta ahşap mimari, sonraları taş mimariye geçilmiştir. Taş mimariye geçişin ilk dönemlerinde de çatı ahşap olarak yapılmıştır. Krepidoma: Üç ya da daha fazla sayıdaki Krepis adı verilen basamaklardan oluşur. Stylobat: Sütunların ve Cella duvarlarının üzerinde durduğu tabanın döşeme yüzeyi. Dor Düzeninde sütunlar doğrudan Stylobata yerleşir. Sütun kaidesi yoktur. Sütun: Dor Düzeninde sütun gövdesi genellikle kasnakların üst üste konmasıyla oluşur. Sütun alt çapı üst çapından daha büyüktür ve dolayısıyla sütunlar yukarıya doğru incelerek yükselir ve ortalarda bir şişkinliğe sahiptir ki, buna Enthasis denir. Gövdedeki yivlere Kannelur adı verilir ve bu yivler birbirleriyle kesişirler. Sütunun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. Başlık iki kısımdır. Ekhinus ve Abaküs. Ekhinusun süt

SAMARRA ULU CAMİİ (MÜTEVEKKİLİYE CAMİİ)

SAMARRA ULU CAMİİ (MÜTEVEKKİLİYE CAMİİ) Bulunduğu Yer Samarra Ulu Camii, Irak’ın başkenti Bağdat’a 90 km uzaklıkta ki Dicle Nehri kenarında kurulan Samarra şehrinde yer almaktadır. Şehirden günümüze sadece kalıntıları kalmıştır.  Banisi ve Mimarı Samarra Ulu Camii, Halife Mütevekkil tarafından 848 ile 852 yılları arasında yaptırılmıştır. Mimari Özellikleri Basit mimarisi, ilk İslam cami planının anıtsal ölçüler içinde tekrarından ibarettir. Ortalama 15m yüksekliğinde ve 2m kalınlığında olan kuşatma duvarları, tuğladan inşa edilmiştir. Köşelerde birer, doğu ve batı kenarla rında on ikişer, kuzey ve güney kenar larında da sekizer olmak üzere kırk dört kule ile takviye edilmiştir. Emevi kasırlarındaki yuvarlak kuleleri hatırlatan yarım daire biçiminde dayanaklarla desteklenmiştir. Yanlarda dörder, kuzeyde üç sıra revağın çevrelediği avlu oldukça büyüktür. 16 kapıdan avluya ve camiye girilir. Camii'nin kuzey tarafında 27m uzaklıkta Melviye adındaki bü

OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI

                                                                                                      OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI   (MÖ.470-460) •        Olympia kutsal alanının içerisinde Zeus tapınağı en gösterişlisidir. •        Su taşkınlarından korunmak için 3m yığma toprak üzerine yapılmıştır. •        68x28m ölçüsünde 6×13 sütunlu Dor düzeninde, peripteral bir yapıdadır. •        Mimarlığa ait kısımları kireç taşından, heykeltıraşlık eserleri mermerdendir.            •        Cella içerde yan duvarlara yakın iki sıra sütunla üç kısma ayrılmıştır.  •        Metoplar doğu ve batı taraflarda altışar tane olmak üzere Cella duvarında yer almıştır. •        Tapınak Elis bölgesinde, bir kült, yeri olan ve Olympiadların yapıldığı Olympia şehrinde inşa edilmiştir. •        Elisli Libon tarafından inşa edilen Zeus tapınağının M. ö. 456 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. •        Tapınağın kült heykelini Pheidias yapmıştır.