Ana içeriğe atla

PARTHENON



PARTHENON 



     
1.       Evre: Kimon Dönemi’ne ait 23 x 67 m. MÖ. 470
2.       Evre: Perikles Dönemi’ne ait 31 x 69,5 m. MÖ. 448-432

Pers savaşlarının ardından Atina ve Sparta'nın yolları ayrılır ve M.Ö. 451 civarlarında bu kez Yunanistan'ın liderliği için meydan okuyan Atina, Pers zaferini kutlamak için olduğu kadar kenti taçlandırmak ve statüsüne uygun bir mimari ihtişama sahip olmak amacıyla da yeni tapınaklar inşa etmeleri gerektiği sonucuna varır. Bunlardan da önemlisi Athena için şehre hâkim büyük bir tapınak inşa etmek amacıyla Akropol planının gözden geçirilmesi olur. Bu Yunan başkentinin çağdaş betonarme yayılımından ziyade değeri XIX. yüzyıl fotoğraflarından daha kolay anlaşılabilecek bir durumdur.

Açıkçası niyet, Yunanistan'ın en muhteşem tapınağını inşa ederek Olympia'daki Zeus tapınağını gölgede bırakmaktı. Güneydeki derin temellerin yerine yenilerini yapmanın maliyeti yüksek olacağından Marathon Tapınağı'nın temelleri başlangıç noktası olarak seçilir. Fakat Akropol kayasının daha yüksek olduğu ve derin temellerin gerekmediği kuzey tarafında tapınak genişletilir. Başlangıçtaki niyet eninin 23 metre olmasıdır ama 30 metreye çıkarılır. Böylece Olympia'daki Zeus Tapınağı'ndan daha geniş olacaktır. Ancak boyu fazla büyütülemez 66 metrelik özgün boy şaşırtıcı biçimde altıya on altı, sütunlu dar ve uzun bir yapı ortaya çıkarır. İlave bir sütun daha sığan 69 metrelik yeni boyla yanlardaki sütun sayısı on yediye çıkar.

Tapınak öncülleri gibi bütünüyle mermerden yapılmıştır ki kiremitler bile cüsseli, ağır mermer dilimlerindendir. Platform geleneksel olarak üç basamaklıydı ve erişimi kolaylaştırmak amacıyla her kenarın ortasında çift basamak konulmuştu. Rampa yapılmamıştı. Sütunlar, Atina'daki çağdaşı Hephaistos Tapınağı'nın sütunlarından daha ince buna karşın, Aphaia'nın sütunlarından pek de fazla ince değildi ama Olympia'da kilerden çok daha narindi ve çapları yüksekliklerinin 51/2'si oranındaydı. Bu büyüklükteki bir tapınak için bir parça hantal bir oran uygun görülmüş olabileceği gibi, bu oranlar aslında Marathon Tapınağı için hazırlanmış olan malzemelerin kullanımından da kaynaklanabilir. Köşe triglifi sorunu burada, sadece köşe sütununun değil fakat komşularının da düzenlenmesiyle biraz daha azaltılmıştır. Kutsal odanın olağan dışı bir durumu vardır ve iki bölümden oluşmaktadır. Doğuya bakan büyük odada Pheidias'ın altın ve fildişinden yaptığı heykel varken, batıya bakan ve muhtemelen hazine deposu olarak kullanılan oda daha küçük ve kare şeklindedir. İçteki destek sütunlarına rağmen çatı kalasları Atina'da bulunabilenin en büyüğü olan 12 metre boyundaydı. Doğuya bakan kutsal odada dipteki duvarın önünden ve heykelin arkasından dolanan bir bağlantı kısmıyla birlikte Aphaia'da olduğu gibi iki katlı Dorik iç sütunlar vardı. Batı odasında Dorik sütunlardan daha ince olduklarından iç mekânı aşırı ölçüde zorlamadan zeminden tavana yükselen dört tek İon sütunu bulunuyordu.  Her iki odanın da önünde bir oylum yer alıyordu. Oylumun, yan duvarların aralarına yerleştirilen bir çift sütunla ileriye doğru epeyce uzatılmasıyla oluşturulduğu, Aphaia’dan farklı olarak Parthenon'da yan duvarlar ileri doğru daha az uzatılmış ve saçaklık sütunlarının sonuncusu bir şekilde yan duvarların önüne yerleştirilmişti (teknik jargonda bu durumu 'in antis'den çok 'prostyle ' şeklinde tanımlamak daha uygundur).  Cephenin sekiz sütun genişliğinde olmasından dolayı, kutsal odanın eni her iki ön oylum da dâhil gerekli olan altı sütun genişliğindeydi. Parthenon'un mevcut koruma ve restorasyonundan sorumlu mimar Manolis Korres'in son araştırmaları doğuya bakan oylumun duvarında yüksekçe bir yerde ve kutsal odaya açılan kapının her iki yanında pencereler olduğunu göstermiştir. Bu, Antik Yunan tapınakları için en alışılmadık durumdur. Kutsal odalara açılan her iki kapı da büyük boyutluydu ve geleneksel Yunan tarzında, içeri doğru açılan çift kanadı kapılar şeklinde yapılmışlardı. Yapı envanterinin bize söylediğine göre, özel seçilmiş servi ağacından yapılmışlardır. Bütün bu kapılardan günümüze ulaşabilenler, eşiğin aşağısındaki izler, bir zamanlar metal menteşelerin yer aldığı delikler ve üzerinde hareket ettiği oluklardan ibarettir. Tıpkı diğer ahşap tapınak kapılarında olduğu gibi görünüm ve biçimleri Makedonya mezarlarındaki mermer türdeşlerine bakılarak canlandırılabilir. Kapının çevresi diğer Dorik yapılarda da rastlanan şekilde yine geleneksel Dorik tarzında süslenmişti fakat burada duvar mermerlerine sabitlenmiş ancak bugün bütünüyle yol olmuş bulunan özel malzemeler de yer alıyordu.



PARTHENON'UN HEYKELLERİ 

Parthenon sadece boyutları ve mermerin kullanımıyla sınırlandırılamayacak şekilde gösterişliydi. Dış cephesi bütün diğer Antik Yunan tapınaklarından daha fazla heykelle süslenmişti. Zeus Tapınağı'ndan daha büyük olan üçgen alınlıkların doğuya bakanında Athena'nın doğum efsanesi batıya bakanında ise, Atina'nın önderliği için Athena ile Poseidon arasındaki yarışmanın canlandırıldığı karmaşık ve son derece emek verilmiş kompozisyonlar yer alıyordu. Dış saçaklıktaki doksan iki metopun tümü Kentaurlar'a karşı Lapitler ve Truvalllar'a karşı Atinalllar'ı canlandıran, Atinalılar ile Persler arasındaki savaşı sembolize eden muharebe sahneleri ve kabartma heykellerle donatılmıştı. Bu da yeterli görülmemiş olacak ki, Dorik sundurmaların saçaklıklarına geleneksel triglif ve metop frizler yerine İonik tarzda sürekli frizler konulmuştu. Daha da ileri giderek bu frizler duvarların üst kısımları boyunca bir uçtan diğer uca kesintisiz bir heykel şeridi oluşturacak şekilde yaygınlaştırılmıştı. İşlenen konu, her dört yılda bir Büyük Panathenaia adıyla Athena için özel bir festival kutlaması yapan Atinalıların büyük tören alayıydı. Doğuya bakan sundurmanın orta kısmının üzerinde friz en gösterişli noktasına ulaşıyor ve Atinalı genç kızlarca eski, geleneksel ahşap Athena kültü heykeline yünden dokunmuş elbisesi peplosun teslimini canlandırıyordu.  Mamafih tören alayının çoğunluğu, Sir John Boardman'ın işaret ettiği gibi Marathon Savaşı'nda kahramanca ölenleri temsil eden 192 adet genç Atinalı süvariden oluşuyordu. Perslerin yenilgisini kutlayan ve Zeus Tapınağı'nı aşan bir anıt olarak Parthenon, Perikles döneminde yapılmış öncülünün kendi rolünü vurgulamasına da yardım ederek,  böylelikle özgün tapınağın inşa amacını da sürdürüyor olmalıydı.


PARTHENON'UN GÖRÜNÜMÜ

 On yedinci yüzyıldaki patlamaya rağmen Parthenon'un büyük kısmı ayakta kalmıştır. Fotoğrafların çoğu Parthenon'u yirminci yüzyılın başlarında mühendis Balanos tarafından restore edildikten sonra aldığı biçimle görüntüler. Modern zamanların çevre kirliliği ve Balanos tarafından uygun olmayan malzeme kullanımı yapının dengesini bozmuştur ve günümüzde yeni bir kapsamlı tamir ve güçlendirme programı uygulamaya konulmuştur. 

Göreceli tamamlanmışlığı ve özgün tasarım ve inşaatının kalitesi Parthenon'u tasarımının incelmişliği ya da narinliği ile işçiliğin en iyi takdir edilebileceği tapınak yapmaktadır. Her ne kadar sıradan bir bakışla tıpkı herhangi bir Antik Yunan tapınağı gibi üstü kapaklı bir dikdörtgen kutuya benzese de yakından incelendiğinde bu kutunun gerçekte doğrusal hatlardan yoksun olduğu görülebilir. Zemindeki her üç basamakta yapının kısa ve uzun kenarları ile saçaklıklar boyunca uzanan hafif bir eğrilik bulunmaktadır. Sütunlar da zarifçe şişkin bir profile yahut gövdeye sahiptir. Buna ek olarak tam düşey değil ancak, hafifçe içe doğru eğimlidir. Bu durum, her sütunun en alttaki tamburunun meyil verilinceye kadar biçimlendirilmesiyle sağlanmış, daha sonra bu eğim, sütun başlığında saçaklıkla temas eden düzgün bir birleşme yüzeyi elde edilebilmesi için düzeltilmiştir. Bu incelikli tasarımların amacı 1850'lerde F.C. Penrose tarafından ilk kez ölçülüp incelendiklerinden bu yana çok tartışılmıştır. Gerçeğe en yakın açıklama optik etki amacıyla yapıldıklarıdır: Düşey ve yatay doğrusal hatların yapının, ortada bel verdiği, uçlarda ise birbirlerinden uzaklaştığı şeklindeki göz yanılsamasının düzeltilmesidir.

On dokuzuncu yüzyılın bir diğer keşfi de Parthenon'un tıpkı diğer Antik Yunan tapınakları gibi boyanmış olduğudur. Gerçi, bu yapılarda saf beyaz mermerden başka bir şey kullanılmadığı yolundaki düşüncenin karşısında güçlü bir tepki bulunmaktadır. Gerçekte, Atina'nın parlak günışığı altında ocaktan yeni çıkarılmış ve parlatılmış Pentelikos mermeri alabildiğine gözleri kamaştırıyor olmalıydı. Yakın zamanlardaki araştırmalar, boyanmamış kısımlara bile vernik kullanımıyla belirli bir ton verilmiş olduğuna işaret etmektedir. Sütun başları, kornişler ve kimi diğer kısımlar (saçaklığın triglif şeridi (tainia) ve (regulae) v.b. bölümleri) gibi dikkat çekmesi gereken yerler bugün artık Makedonya mezarlarının boyalı cephelerinden öğrendiğimiz şekilde parlak kırmızı, mavi ve altın sarısı gibi renklerle boyanmıştı. Günümüzde Antik Yunan tapınaklarının mevcut görünümleri ve siyah-beyaz fotoğrafları bu yapıların özgün şıklıklarına yeterince adil davranmamaktadırlar.



       KAYNAKÇA

  Tomlinson,R.A.,Yunan Mimarlığı,Homer Kitabevi
  Monnier,G,(2006),Mimarlık Tarihi,Kültür Kitablığı
  Ksenophon,(1999),Yunan Tarihi,Türk Tarih Kurumu Basımevi
  Mansel,A.M,(1971),Ege ve Yunan Tarihi,Türk Tarih Kurumu Basımevi
       Sowerby,R,(2012),Yunan Kültür Tarihi,İnkılap






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOR DÜZENİ

DOR DÜZENİ MİMARİ ELEMENLARI ( YUNAN KÖKENLİ)             M.Ö. 7 ila 5. yy arasında örnekleri görülen tapınaklar Yunanistan, Güney İtalya, Sicilya ve Anadolu’da yapılmıştır. Başlangıçta ahşap mimari, sonraları taş mimariye geçilmiştir. Taş mimariye geçişin ilk dönemlerinde de çatı ahşap olarak yapılmıştır. Krepidoma: Üç ya da daha fazla sayıdaki Krepis adı verilen basamaklardan oluşur. Stylobat: Sütunların ve Cella duvarlarının üzerinde durduğu tabanın döşeme yüzeyi. Dor Düzeninde sütunlar doğrudan Stylobata yerleşir. Sütun kaidesi yoktur. Sütun: Dor Düzeninde sütun gövdesi genellikle kasnakların üst üste konmasıyla oluşur. Sütun alt çapı üst çapından daha büyüktür ve dolayısıyla sütunlar yukarıya doğru incelerek yükselir ve ortalarda bir şişkinliğe sahiptir ki, buna Enthasis denir. Gövdedeki yivlere Kannelur adı verilir ve bu yivler birbirleriyle kesişirler. Sütunun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. Başlık iki kısımdır. Ekhinus ve Abaküs. Ekhinusun süt

İON DÜZENİNDE Kİ KAİDE TİPLERİ

İON DÜZENİNDEKİ KAİDE TİPLERİ               Antik mimarlıkta kullanılan İon düzeninin, MÖ. 6.yy civarında örneklerini görmeye başlıyoruz. Bu düzen Anadolu’nun batı ve güneybatı kıyılarında gelişmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. İon düzeninin belirgin özelliklerinden biriside, sütunun kaide üzerine oturtulmasıdır. Kaide (Basis), genel anlamda Antik çağda, üzerine heykel veya sütun oturtulan altlıktır. İon mimarisinde kullanılan kaideler farklı yapısal özellikleri ve mimarinin   Batı Anadolu ve Attika’da bölgesel olarak ayrımına yol açmıştır. İon düzeninde kaidenin iki farklı formu bulunmaktadır.           1-  KÜÇÜK ASYA İON TİPİ (ANADOLU TİPİ) KAİDE           2-  ATTİKA İON TİPİ KAİDE KÜÇÜK ASYA İON TİPİ KAİDE            Küçük Asya İon sütun kaidesinde görülen form plintlios üzerinde (çift trokhilos )spira ve bir torus sıralamasıyla oluşmuştur. Genellikle Anadolu ve Ege Adaları üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Efes’te Artemis Ta

OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI

                                                                                                      OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI   (MÖ.470-460) •        Olympia kutsal alanının içerisinde Zeus tapınağı en gösterişlisidir. •        Su taşkınlarından korunmak için 3m yığma toprak üzerine yapılmıştır. •        68x28m ölçüsünde 6×13 sütunlu Dor düzeninde, peripteral bir yapıdadır. •        Mimarlığa ait kısımları kireç taşından, heykeltıraşlık eserleri mermerdendir.            •        Cella içerde yan duvarlara yakın iki sıra sütunla üç kısma ayrılmıştır.  •        Metoplar doğu ve batı taraflarda altışar tane olmak üzere Cella duvarında yer almıştır. •        Tapınak Elis bölgesinde, bir kült, yeri olan ve Olympiadların yapıldığı Olympia şehrinde inşa edilmiştir. •        Elisli Libon tarafından inşa edilen Zeus tapınağının M. ö. 456 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. •        Tapınağın kült heykelini Pheidias yapmıştır.