Ana içeriğe atla

HİTİTLERDE RİTÜELLER, BAYRAMLAR VE ŞENLİKLER


HİTİTLERDE RİTÜELLER, BAYRAMLAR VE ŞENLİKLER

Tarihin her dönenimde, toplumlar için önemli bir  dini olgu olan ritüeller, bayramlar ve bunlar  için düzenlenen şenlikler, toplumdan topluma farklılık göstermiş ve kültürel değerlerin oluşmasında önemli rol oynamıştır.  Adeta bir kültür mozaiği olan Anadolu’nun tam kalbinde M.Ö. 2. Bin yılda geniş bir coğrafyada devlet kuran Hititler, çevresinde bulunan birçok kavmin kültürel özelliklerini bünyesinde toplamıştır. Hititler gittikleri her yerin tanrısını onların lanetini almamak amacıyla panteonlarına katmış ve sonunda bin tanrılı halk olmuşlardır.
Hitit çivi yazılı metinlerinde kendilerinden  “ Bin Tanrılı Halk” olarak bahseden Hititler, fethettikleri yerlerde ki  kutsal sayılan tanrı ve tanrıçaları da kendi panteonlarına dahil ederek hem toplumsal  hem de dinsel bir bütünlük sağlamışlardır.
Hititler panteonlarında yer alan, tanrılarına karşı görevlerini onların tapınaklarını ziyaret ederek, ziyafetler düzenleyerek, yılın belirli zamanlarında düzenlenen bayramlara katılarak, onlara yiyecek ve içecek sunarak dini ritüellerini yerine getirirlerdi. 



HİTİTLERDE RİTÜELLER
  
Ritüel kelimesi, Latince “RİRUS’tan gelir. RİTUALİS ise ‘RİTÜELE AİT” demektir. Ritüel, bu tapınma işleminin nasıl yapılacağını gösteren bir yönetmeliktir. Ritüelin esası her zaman aynı işlemin yapılması ya da tekrarlanması ve her ayrıntının aynı kalmasına dayanır.

 İnsanların hayatında olabilecek iyi ve kötü şeylerin tanrılardan geldiği, tanrıların efendi ve insanların da köle konumunda olduğu, insanların tanrılara ancak iyi hizmet ettikleri takdirde iyi bir hayata kavuşabilecekleri, aksi halde bir efendi kölesini nasıl cezalandırırsa tanrıların da onları aynı şekilde cezalandırabileceği şeklinde bir düşünce, Hitit dininin ana felsefesi olarak düşünülebilir.




FARKLI RİTÜEL TÜRLERİ ve AMAÇLARINA GÖRE RİTÜELLER

           Ritüellerin farklı türleri vardır. Bunlardan en önemlisi  ‘dinsel ritüeller’ dir. Bu dinsel ritüeller tanrılara ibadet için yapılan ve belli bir takvime göre gerçekleştirilen ritüellerdir. Bu ritüeller tanrılar için olduğu kadar bazı mevsimler ve özellikle bazı semavi olaylar için de yapılıyordu.                       
             Bu tür ritüellerin bazılarını da ‘bayram ritüelleri’ olarak nitelendiriyoruz ve Hititlerde tüm ayrıntılarıyla kaydedilmiş olduğunu görüyoruz. Bunların yazılı olarak saklanmış olması, bu ritüellerin değişmezlik ilkesinden kaynaklanıyor. Ritüeller her uygulanışında aynı şekilde yapılsın diye, tüm ayrıntılarıyla bu şekilde kaydediliyor ve anlaşıldığı kadarıyla bu kayıtlara bakarak da öğretiliyor ve uygulanıyor.

          Dinsel ritüellerin dışında ‘sihir ve büyü (majik) ritüelleri’ vardır. Bu tür ritüeller için yarı dinsel, yani kökenini dinden alan dinin bir uygulama biçimi yahut bir uygulama alanıdır, diyebiliriz.. Hastalıkları tedavi etmek, bazı kötülük ya da günahlardan arındırmak gibi iyi niyetle yapılabildiği gibi, bir de kötülük etmek amacıyla da bu tür ritüellerin uygulanmasına başvurulur. Ama bu amaçla yapıldığında adı ‘Kara Büyü / Black Magic / Schwarze Magie’ olur. İyi niyetli yapılan bu sihir ya da büyü ritüellerini tıp alanında görüyoruz. Hitit tıbbında bir takım bitkilerden veya minerallerden elde edilen droglarla tedavi yapılmaya çalışılırken, bunun yanında majik ritüeller de uygulanıyor.

         Dinsel ve sihir/büyü ritüellerinin yanı sıra bir de ‘sosyal ritüeller’ vardır. Bu tür ritüeller toplumsal kurumlarla ilgili ritüellerdir. Toplumsal kurumlar olarak evlenme, cenaze (Totenritual) ki  -Hititler cenaze törenlerine önem vermekteydiler, çünkü bu törenler ayrıntılı olarak tabletlere kaydedilmiştir-, Hıristiyanların vaftiz töreni, Müslümanların sünnet töreni, Musevilerin bar-mitzva denilen erkek çocukların erişkinliğe geçişinde yapılan törenler sayılabilir.

RİTÜELLERİN YAPILMA AMAÇLARI

          Ritüelleri türlerine göre sınıflara ayırdığımız zaman amaçlarına da bakmamız gerekir. Özellikle dinsel ritüellerin amacı tanrıları hoşnut etmektir. Daha önce de değindiğimiz gibi hoşnut edilmediği takdirde tanrıların öfkeleri, sadece bu ritüelleri uygulamayan kral ve ailesine karşı değil, bütün ülkeye ve ahalisine, zarar verebilmektedir. Tüm insanlara genelleştirilen öfkenin getireceği salgın hastalıklar, kuraklık gibi zararlardan korunmak gerekmektedir. Ritüellerin uygulanması bir inancın belirtilmesinden çok bir yükümlülüktür ve yapılmadığı takdirde bütün ülkeyi zarara uğratacaktır. Bu bakımdan Hitit kralı ‘baş rahip’ olarak bu yükün altındadır. Hitit kralının ikinci bir görevi de ‘baş komutanlık’tır. Kral, ritüellerin zamanında yapılması sorumluluğunu öylesine ciddiye almak zorundadır ki, bazen önemli bir askeri seferde ‘baş komutan’ olarak yer alırken, tanrılar için düzenlenmesi gereken bir ritüelin yapılması için askeri seferi yarıda bırakarak, ülkesine dönmek zorunda kalmaktadır.



Ritüelleri amaçlarına göre düşündüğümüzde bir de ‘Kathartik ritüeller’ vardır. Oldukça önemli olan bu ritüeller günahlardan arındırma ayinleridir. Tek tanrılı dinlerde de günahlardan arındırmak için bazı ritüeller içeren işlemlerin yapıldığını söyleyebiliriz. Bunlara temizlenme ya da arındırma anlamına gelen “TATHİR” denir.
           Amaçlarına göre ritüellerden bir diğeri ‘günahların affı’na yöneliktir. Tanrı ile bir tür barışma olarak kabul edebileceğimiz bir amacı içerir. Yani tanrıya yapılan bir suç ya da ihmalin sonucunda olabilecek kötülükleri bertaraf etmek üzere gerçekleşen bir barışmadır. Burada tanrıya bir yakarı yapılır ve bu yakarı tanrı tarafından kabul edilirse bir barış sağlanır.

          Üçüncü bir amaç, ‘tanrıların öfkesini yatıştırma’dır. Bu da genellikle kurban ritüelleri ile gerçekleştirilir. Günahların affı ve öfkenin yatıştırılması birbirinden çok da farklı şeyler değildir ve dolayısıyla ikisinin amacını da birbirinden ayırmak mümkün değildir. Tanrılara bir takım adaklar adanarak, onlara olandan daha fazla ilgi gösterilerek, öfkesinin yatıştırılması sağlanmış olur.

RİTÜELLERDE KULLANILAN  ARAÇLAR

         Ritüeller de pek çok eşya kullanılıyor. Bu sihir ve büyü ritüellerinde bazı usuller vardır; bunlardan biri ‘benzetme’ ya da Analogie denilen metoddur. Bunun nasıl yapıldığından da biraz bahsedelim; herhangi bir nesne alınıyor ve bir benzetme yapılıyor, şöyle ki bir avuç toprak alınıyor ve bu toprak avuçta sıkılıp toz hale getirilirken deniyor ki, ‘bu toprak nasıl toz haline geliyorsa’, yahut bir tunç çivi ya da kazık binanın temeline çakılıyor, sonra deniyor ki, ‘bu tunç kazık nasıl ebedi ise’ yada bir saman çöpü suya bırakılıyor ve ‘bu saman çöpü nasıl su ile buradan uzaklaşıyorsa’ deniyor. Böyle bir takım benzetmeler yapılarak analogie büyüsü uygulanıyordu. Bu örneklerin dışında analogie yapılabilecek çeşitli birçok eşya da kullanılıyordu.

          Bunun dışında bir de ‘Sübstitüsyon ritüelleri’ (yerini tutma) vardır. Bunun ana konusu şudur; bir insanın yerine bir hayvanı koymak ve ya  Kral yerine halktan biri ya da bir esir geçer.
          Hititlerin bir Sübstitüsyon ritüeli ‘Aşhella Ritüel’inde de ‘günah keçisi’ motifi ile görülür. Bu ritüel de orduda ortaya çıkan hastalık bir hayvana geçiriliyor ve hayvan ordudan uzaklaştırılarak düşman saflarına gönderiliyor. Bu şekilde ordudaki salgın hastalık defedilmeye çalışılıyor. Burada da kullanılan araç yine bir insan ya da hayvandır. Ritüeller de kullanılan tüm bu araçlara genel olarak “materia magica” denir.



TANRILARA TAPINMA YÖNTEMİ OLARAK BAYRAMLAR

       Hititçe çivi yazılı metinlerde “bayram, tören, merasim” sözcükleri, EZEN / EZEN  sümeogamı ile ifade edilmektedir. EZEN’in ayrıca “davet, ziyafet, parti” anlamı da vardır.

           Hititlerde kuşkusuz birçok bayram vardı. Bayramlar insan-tanrı ilişkilerinin en somut ve önemli araçlarından biridir. Bu bayramlarda ve şenliklerde kral ve insanlar bizzat hazır bulunurken tanrılar çoğu kez heykelleri veya mukaddes nesnelerle temsil edilirlerdi. Bayramlarda  kral tanrılardan  ailesi ve Hitit ülkesi için yaşam, sağlık ve bereket beklemekte, onlardan tüm kötülükleri, bereketsizliği ve hastalıkları uzaklaştırmalarını istemektedir. Ülkede varlık, bolluk ve refah var olduğu sürece hem insanlar, hem de tanrılar huzur içinde var olacaklar ve yaşayabileceklerdi.
        Bayramların çokluğu birçoklarının günlerce devam etmesi yüzünden Hitit din takvimi oldukça kalabalıktır. Keza metinlerden öğrendiğimiz ve mutlaka kutlanması gereken en az 170 bayram vardır. Kral BAŞRAHİP  olduğu için tüm bayramlarda protokoldeki yerini alması ve merasimin genel akışını idare etmesi gerekirdi. Onun yanında Kraliçe ve Prenslerde yer alırlardı.
             Aşağıdaki metin bazı bayramların hangi tanrı ve tanrıça için yapıldığına dair bilgi verilmektedir:

Bo 3136 Ay.

3   [A-NA DUTU U]RUA-ri-in-na EZEN BURU14
     EZEN z[é-na-ašša]
4   [A-NA] DUTU AN EZEN KAxIM EZEN zé-ni
5   [URUN]e-ri-ik-ka DLAMA EZEN BURU14 EZEN zé-na-aš-ša
6   [URUN]e-ri-ik-ka DTe-li-pí-nu Ù A-NA DHa-a-ša-me-li
7   [EZ]EN BURU EZEN zé-na-aš-ša
3   Arinna’nın [Güneş] tanrıçası [için] hasat bayramı ve s[onbahar]
     bayramı (kutlarlar).
4   Göğün Güneş Tanrısı [için] gök gürlemesi (ve) sonbahar
     bayramı (kutlarlar).
5   Nerik [şehrinin] Koruyucu Tanrısı için hasat ve sonbahar
     bayramı (kutlarlar).
6   Nerik [şehrinde] Telepinu ve Hašameli için
7    hasat ve sonbahar bayramı (kutlarlar).
Bu bağlamda Hitit dünyasında bizim bildiğimiz birkaç bayrama göz atalım.



1 purulliyaš- bayramı:

        purulliyaš- Hattice pur/puur=wur “ülke” kelimesinden gelmektedir. Bu da bayramın Hatti kökenli olduğuna işaret etmektedir

          İlkbaharda Hitit kralı henüz sefere çıkmadan önce kutlanan bayram, Hatti ve Zippalanda Şehirleri’nin Fırtına Tanrısı için Hattuša dışındaki bir merkezde kutlanmaktadır.
purulliyaš- bayramının, aynı zamanda Nerik, Tawiniya ve Zippalanda şehirlerinde kutlandığını metinlerden biliyoruz.

         Nerik’de düzenlenen purilliyaš- bayramı kutlamalarının bir parçası olarak Fırtına Tanrısı’nın ejderle savaş öyküsünü anlatan illuyanka efsanesi sahnelenmekteydi. illuyanka efsanesinde purilliyaš- bayramının kutlanış nedeni belirtilmektedir. KBo III 7 nolu metnin ilgili satırları şöyledir:



KBo III 7 Öy. II

5   ud-ni-ua ma-a-ú e-eš-du nu-ua ud-ni-e
6   pa-ah-ša-nu-ua-an e-eš-du nu ma-a-an
7   ma-a-i še-eš-zi nu EZEN pu-ru-ul-li-ia-aš
8   i-ia-an-zi

5   ülke büyüsün, dinlensin ve
6   ülke korunmuş olsun. Eğer (ülke)
7   büyür, dinlenirse purilliyaš- bayramını
8   kutlarlar.

         Bu metin yerinden de anlaşıldığı gibi, Hitit Ülkesi’nin zenginlik ve refah içinde olması amacı ile purilliyaš- bayramı kutlanmaktadır. purilliyaš- bayramı ilkbaharı yani bolluk ve bereketi, Fırtına Tanrısı’nın savaştığı ejder ise muhtemelen kış mevsimini temsil ediyordu. Onun tanrı tarafından öldürülmesi ile kış sona ermiş ve doğa yeniden canlanmış yani ilkbahar gelmiş oluyordu.

         İlkbaharda kutlanan purulliyaš bayramı gibi mevsimlik kutlamalar, Hitit çağı toprak-insan arasındaki ilişkilerin sosyal yaşama yansıması olarak değerlendirilebilir. Nitekim toprağın verimliliği ve bereketin gelmesine ilişkin bu mevsimlik kutlamaların, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de nevruz ya da hıdırellez adları ile sürdürülmesi ve halen günümüzde bir Anadolu geleneği olarak devam etmesi ortak bir kültürel mirasın varlığını göstermektedir.



2 KI.LAM Bayramı:



          KI.LAM kelimesinin Hititçe karşılığı aynı sözcükten bozma olması muhtemel  Éhilammar-’dır. KI.LAM = Éhilammar- “Kapı, kapı yapısı, pazar yeri” anlamlarına gelmekle birlikte aynı adı taşıyan bayramla ilişkisi henüz kanıtlanmamıştır.

          100’ün üzerinde tablet ve fragmandan oluşan KI.LAM bayramı, Hasat zamanında ya da sonbaharda kutlanan bayram, üç gün sürmektedir. Üç günlük festival programı hakkında net bilgilere sahip değiliz. Fakat Hattuša’da başlayan kutlamalarda, kral, festival için hazırlanır, “tanrıların hayvanları” nın geçit törenini gerçekleştirilirdi. KI.LAM bayramı, kraliyet çifti tarafından Hattuša içinde tanrı ve tanrıçaların tapınaklarına yapılan kültsel ziyaretleri de içeriyordu kralın huzurunda, çeşitli hayvanların geçit töreni, KI.LAM bayramına ait önemli bir ayinsel farklılık olarak göze çarpmaktadır. Anlaşılan önemli tanrıları sembolize eden kutsal hayvanlar, ritüel bir etkinlik çerçevesinde hayvan kılığına girmiş insanlar tarafından, bir geçit töreni ile canlandırılıyordu. Hititçe çivi yazılı metinlerde pars, aslan, kurt, köpek ve diğer bazı hayvanlar “tanrı hayvanları”: šiunaš huitar”/“DINGIR.MEŠ huitar olarak ifade edilmekteydi.

       Metinlerde bununla ilgili olarak çeşitli hayvanlarla anılan kişiler geçmektedir: “LÚPIRIG.TUR: “Leopar adam”, LÚUR.GI: “Köpek adam”, LÚUR.MAH: “Aslan adam”, LÚUR.BAR.RA: “Kurt adam”, LÚparšana: “Pars adam”

           KI.LAM bayramı ayrıca bir sunağın üzerine ekmek bırakılarak uygulanan bir yağmur yağdırma töreni içermektedir. Bu tören sırasında iki çıplak insan teknenin içine çömelir ve bir rahip ya da rahibe bu teknenin etrafında üç kez dönerek tekne içindeki insanların omuzlarından bira ve çeşitli içecekleri dökerler. Ve bir boynuza üfleyerek gök gürültüsü sesini taklit ederlerdi. Yağmur yağdırma törenleri sırasında çıplak insan yerine bir hayvan ya da bir kukla üzerine pınar suyu dökmüşler ya da onları nehre, pınara veya içinde su bulunan bir tekneye batırmışlardır.


                                                 3. AN.TAH.ŠUMSAR Bayramı



         İlkbaharda kutlanan ve 38 gün süren bayram, Hititlerin en önemli bayramlarından biridir. Kral ve erkânının başkent Hattuša’nın çevresindeki önemli dini merkezlere kült gezileri gerçekleştirdiği bayramın kült takvimi hemen hemen eksiksiz bir şekilde Boğazköy çivi yazılı arşivinde ele geçmiştir.

          AN.TAH.ŠUMSAR bayramı ilk defa I. Šuppiluliuma zamanında karşımıza çıkmaktadır. I. Šuppiluliuma’nın oğlu II. Muršili tarafından kaleme alınan ve babasının kahramanlıklarının anlatıldığı metinlerde geçmektedir.

         AN.TAH.ŠUMSAR bayramı adını bir bitkiden almaktadır. Bu bitkinin ne olduğuna dair birçok araştırma yapılmış ve farklı öneriler ortaya atılmıştır. İlkbaharda kutlandığını metinlerden öğrendiğimiz AN.TAH.ŠUMSAR bayramına ait bir metin yerinde şöyle denilmektedir:


      KUB XVIII 12 Öy. I

3   GIM-an-ma ŠA AN.TAH.ŠUM me-hur ti-ia-zi nu-kán A-NA
     DINGIRMEŠ
4   AN.TAH.ŠUM ti-ia-an-zi

3   AN.TAH.ŠUM’un zamanı geçince tanrılara (yine)
4   AN.TAH.ŠUM koyarlar.

          Metinden anlaşıldığı üzere; ilkbaharda yetişen bu bitki, zamanının geçmesine rağmen, muhtemelen bitkinin meyvesi bir süre daha kullanılmaktaydı.

            Erkut’a göre; Arinna (Alacahöyük) kenti ortostatları üzerindeki tasvirler İlkbahar Bayramı’nı yani Hititlerin en önemli bayramlarından biri olan AN.TAH.ŠUMSAR bitkisi bayramını anlatır. Arinna kenti ortostatlarında geyiklerin önünde görülen ve oturan tanrıçanın elinde tuttuğu bitki ise AN.TAH.ŠUMSAR bitkisidir. Bayramda adı geçen bitki, zambakgillerden soğanlı bir bitkidir. Fakat bu familyada birçok bitki adı geçmektedir. Bayramda geyik kültünün önemli bir yer tutması ve geyik ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası ve Arinna Kenti’nin ilişkisinin metinlerle de kanıtlanması, bu bitkinin “geyik sarımsağı” ya da “geyik körmeni” olarak bilinen bitki olabileceğini göstermektedir. Öte yandan Ünal, AN.TAH.ŠUMSAR bitkisinin “safran, çiğdem, crocus” olduğuna işaret etmektedir.


4 nuntarriyašhaš Bayramı

            Sonbaharda, Hitit Kralı’nın seferden döndükten sonra başkent Hattuša ve çevresindeki şehirlere kültsel ziyaretler düzenlediği bu bayramın kelime anlamı henüz bir netlik kazanmış değildir. nuntarriyašhaš kelimesi, Hititçe nuntar- “acele, hız, sürat” kelimesinden türemiştir. nuntarriyašhaš ise “hız, acelecilik, sürat” anlamlarına gelmektedir.

           II. Muršili’nin hükümdarlığının 16. yılında nuntarriyašhaš bayramını kutladıktan sonra aynı yıl ülkede veba salgını baş göstermiştir


KBo XVI 15 + KBo XIV.20 Öy. I

6’   [ nu-kán EZEN nu-un-ta-ri-ia-aš-ha-aš]
7’   zé-e-na-an-ta-aš aš-ša-nu-nu-un [nu I-NA ŠÀ URUHa-at-ti ÚŠkán
      e-eš-ta]
8’   nu ak-ki-eš-ki-it-ta-at nu ÚŠ-n[i pí-ra-an ar-h(a tar-na-ah-hu-un)
      nu-za]
9’   [LU]GAL-u[š] I-NA KUR URUHar-zi-ua-na [pa-a-un nu-u(š-ša-an
      nam-ma
     A-NA) KUR.KURMEŠ LÚKÚR ]

6’   [ ve sonbaharda nuntarriyašhaš bayramını]
7’   yaptım. [ Ve Hatti şehri (ülkesi) içinde veba (salgını) vardı.
8’   ve pek çok insan öldü. (O zaman ben) veba[dan kaçtım ve ]
9’   (ben) (kr)al Harziuana kentine [gittim. Bu nedenle düşman
      ülkelere] (gitmedim).

          Metinden anlaşıldığı gibi, II. Muršili, ülkede veba salgını baş göstermeden önce nuntarriyašhaš bayramını sonbaharda kutladığını ifade etmektedir. Buradan bayramın ne zaman kutlandığına ilişkin bilgi verilmekte ve bayramın sonbaharda yapıldığı tartışmasız kabul edilmektedir.


5 EZEN hewaš: Yağmur Bayramı


        Günümüzde Anadolu’da kurak bölgelerde gerçekleştirilen yağmur dualarının, binlerce yıl öncesine uzanan yerli adetler ile ilişkili bir geleneğe dayandığı, Hititçe çivi yazılı metinler ile doğrulanmaktadır. Anadolu’da halen uzun kuraklık dönemlerinin yaşandığı zamanlarda bilge kişilerden seçilen topluluklar, dua etmek ve toplu bir ziyafet gerçekleştirmek amacı ile yağmur duasına çıkmaktadırlar. Bu yağmur seremonisinin hemen ardından civarda bir kır yürüyüşü gerçekleştirilmektedir


            KUB XXV 23 Ay. IV

57   me-mi-ia-an-kán an da me-ma-an-zi DU EN-IA he-e-u-u[n]
58   me-ik-ki i-ia nu-wa nu-wa da-an-ku-in da-qa-an-zi-pa-an
________________________________________________________
59   ha-aš-ši-iq-qa-nu-ut nu-ua DU-aš NINDA.KUR4.RA ma-a-ú


57   Sözleri içeriye söylerler: “Fırtına Tanrısı, efendim
58   bol bol yağmur yağdır ve karanlık toprağı tıka basa
________________________________________________________
59   doyur öyle ki Fırtına Tanrısı sunu ekmeklerini çoğaltsın!”

      
            Günümüze kadar ulaşmış çivi yazılı  metinler arasında yağmur bayramı ile ilgili çok az sayıda metin bulunmaktadır. Maalesef ele geçen metinler, bu bayram hakkında ayrıntılı tasvirlerden yoksundur.Bu bayram çoğunlukla Ankuwa şehrinde kutlanan bir bayramdır.


6 EZEN tethešnaš-: “Gök Gürlemesi” bayramı


         Hititçe çivi yazılı metinlerde EZEN tethešnaš- “gök gürlemesi” olarak da geçmektedir. Gök gürlemesi bayramında Yağmurun Fırtına Tanrısı için yapılan kutlamalar metinlerde ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir. Gök gürlemesi bayramı genel olarak şöyle kutlanmaktaydı: “İlkbahar olduğunda, gök gürlediğinde harši- kabını açarlar ve içindekileri ezerek öğütürler. Yağmur’un Fırtına Tanrısı için bir koyun sunarlar. Eti pişmiş ve çiğ olarak yere koyarlar. Kalın ekmeği bölerler, ritonları doldururlar. Yerler, içerler. Kapları gösteri için düzenlerler. Bir huppar kabı birayı, tümünü yere boşaltırlar.

 Bazı çivi yazılı metinlerde EZEN tethešnaš-, yıl bayramı ile birlikte anılmaktadır. Bununla ilgili olarak aşağıdaki metin yerinin transkripsiyon ve tercümesi şöyledir:


KUB V 4 II

2   [DUTUŠI] ki-e-da-ni MU-ti I-NA URUHat-ti ŠE12-ia.. –zi
3   [nu-za EZE]NMEŠ SAG-UŠ EZEN MU-ti EZEN KAxIM-na-aš I-NA
    URUHat-[ti]
4   [D]Ù-z[i]

2   [Majeste] bu yılda Hatti şehrinde kışı geçirir.
3   Başlıca bayramlar olan yıl bayramını (ve) gök gürleme
     bayramını Hatti şehrinde
4   kutlar.

          Hititçe çivi yazılı metinlerden bu bayramın Fırtına Tanrısı’nın kültü ile doğrudan bağlantılı olduğu ve Hattuša, Katapa ve Hakmiš şehirlerinde kutlandığı anlaşılmaktadır.
  
 
7 EZEN MU(-ti) : Yıl Bayramı



        Hititlerde her yıl kutlanan bir EZEN MU “Yıl bayramı”nın varlığı bilinmektedir. Götze’ye göre, yıl bayramı kralın seferden dönüşünde yani kış mevsiminin başında  yapılmaktadır. Yıl Bayramının Hattuša’da kutlandığına dair aşağıdaki metin bilgi vermektedir:

KUB XVIII 12 I

1   [G[IM-an-kán DUTUŠI la-ah-ha-az-ma UGU ú-iz-zi nu za
     DINGIRMEŠ DÙ-zi ŠE12-an-zi-ma DUTUŠI SAL.LUGAL
     URUKÙ.BABBAR-ši
2   ŠA DU URUHa-la-ap EZEN te-et-hi-eš-na-aš-za a-pí-ia DÙ-an-zi
     EZEN MU-ti-za a-pí-ia DÙ-an-zi

1   Majeste seferden yukarı gelince, tanrıları kutlar. Kış geçerken,
     majeste (ve) kraliçe Hattuša’da
2   Halap şehrinin Fırtına Tanrısı için, gök gürültüsü bayramını
     orada kutlarlar. Yıl bayramını (da) orada kutlarlar.

   
HİTİT DÜNYASINDA ŞENLİKLER


         Şenliklerden günümüze tam bir metin kalmamış olsa da, parçalar Hitit devletinin en önemli faaliyetlerinden olduğuna ilişkin önemli bir bakış açısı sağlıyor. Törensel ayinlerin ayrıntılı tanımlamaları, tapınma ve ilahi metinleri, törenlerde kullanılan techizat ve diğer aletlerin dökümü, tanrı ve tapınmacılar tarafından tüketilen yiyecekler ve kutlamalara eşlik eden şarkı, dans, oyunculuk proğramı ve spor müsabakaları, bizim en aktif, somut biçimiyle Hitit dini uygulamalarındaki renkleri, kokuları, sesleri ve coşkuyu  ortaya çıkaran manzarayı canlandırmamıza yardımcı olur.
         Şenlikler çoğu kez başkentin içinde, taşrada ve Hitit krallığının diğer merkezlerinde birçok kutsal yerin ziyaret edilmesini de kapsardı.

          Şenlik alayı, katılımcılarını ve tanrılarının heykellerini çoğu kez şehrin sınırlarının ötesinde kırsal bir bölgede huwasi taşlarıyla belirlenmiş olan kutsal yerlere götürür. Burada da gösteriler yapar; Kralın hakem olarak katıldığı, bir tarafı Hattililer’i diğer tarafın Masalıların temsil ettiği (Masa, Batı küçük Asya’da bağımsız bir krallık) ve her zaman Hattililer’in kazandığı temsili savaşlar , yine güreş,belki ağırlık kaldırma, yürüme, at ve okçuluk yarışları yapılırdı. Kazananlar için ödüller verilir örneğin yürüme yarışında birinci ve ikinciye tunik ve kaybedenler için utandırıcı ancak insaflı cezalar uygulanırdı. Her şey toplantının şenlik ve eğlence ruhuna uygundu.

        Şenlik aşamalarının görsel tasvirlerini Çorum iline bağlı Alaca ilçesinin 15 km kuzeybatısında yer alan ALACAHÖYÜK’te ki kabartmalarda görebiliriz. Kent girişindeki Sfenksli Kapıya yaklaştığımızda batı tarafında  kutsal bir tören alayı tasvirini görürüz. Kral ve kraliçenin yüzü, ardında  platform üzerinde duran bir boğanın tasvir edildiği bir sunağa dönüktür. Bu büyük olasılıkla hayvan biçiminde tasvir edilmiş Fırtına Tanrısı’dır.

              Kabartmanın devamında  kılıç yutan bir adam ve merdivenle bağlantılı iki kişinin resmedildiği diğer figürleri görüyoruz. Bu iki kişi büyük olasılıkla bir çok ritüel metinlerinde  eğlendiriciler arasında ortaya çıkan  “merdiven adamları” göstermektedir. Bir utçu hatta tulumcuda oradadır. Merdiven adamlar konusu biraz tartışmalı olsada bunların şenlik proğramında önemli rol oynayan müzisyenler ve akrobatlar oldukları neredeyse kesindir.

 Yapılan şenliklerin tasvirlerini Karatepe, Kargamış ve zincirli kabartmalarında da görmekteyiz.
                                                                                                                                     
Bir diğer örneğimiz de ise Eski Hitit tasvir sanatının en önemli temsilcileri sayılan kabartmalı ve boyalı kült vazolarında, ilkbahar ya da tarım yılının başlangıcında gerçekleştirilen dini törenlerin belirli evreleriyle, Hititli müzisyenler, çalgıları ve çeşitli danslarla ilgili sahneler gösterilmiştir. Tapınakların en önemli tören kaplarını temsil eden ve çeşitli kentlerin yerel fırtına tanrısı için düzenlenen müzik ve danslı törenleri öyküsel tarzda anlatan kabartmalı vazolar, M.Ö.17-16. yüzyıl Hitit tasvir sanatını anlamamızı sağlayan, ender arkeolojik bulgulardır.

Orta Anadolu’da bugüne kadar yapılan kazılarda bu tür vazoların tek sağlam örneğinin 1965 yılında Çankırı / İnandıktepe kazılarında ortaya çıkarılan İNANDIK VAZOSU dur. Orta Anadolu’da Bitik, Alaca Höyük, Boğazköy, Eskiyapar, Alişar, Kalehöyük, Kabaklı ve Maraş yakınlarındaki Elbistan Karahöyük’te bu tür vazolara ait çeşitli sahneleri içeren parçalar ele geçmiştir. Kabartmalı vazoların bir kısmı üzerinde, çeşitli enstrümanlar çalan Hititli müzisyenler, çalgıları ve dansçılar gösterilmiştir.

      SONUÇ
         Sonuç olarak MÖ II. Binin önemli bir kısmı boyunca  Hititlerin, Anadolu ve Ön Asya’da güçlü bir devlet yapısına sahip olmasında, fethettikleri yerlerde ki  kutsal sayılan tanrı ve tanrıçaları da kendi panteonlarına dahil ederek hem toplumsal  hem de dinsel bir bütünlük sağlamalarının etkisi büyüktür. Bu bağlamda Hitit dünyasında düzenli olarak gerçekleştirilen Ritüellerin, bayramların ve şenliklerin, gerek devletin gerekse toplumun ve dinin yapılanmasında ki etkileri görülmektedir.

KAYNAKÇA:
Alp, S. 1999 : Hititlerde Şarkı, Müzik ve Dans, Hitit Çağında Anadolu’da Üzüm ve
Şarap. Ankara.

Bryce T. 2002: Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum, Ankara.

Klock Fortanılle I. 2005: Hititler, Ankara.

Sir Gavaz Ö. 2012: Hitit Krallarının Kült Gezileri, Çorum.

Ünal A. 2003:Hititler Devrinde Anadolu II, İstanbul.

Reyhan E.2002: Hitit Kaynaklarında Kizzuwatna’lı Kadın Maštikka’ya Ait Ritüel Metinler, Ankara .

Darga  M.1992: Hitit Sanatı, İstanbul.

Gurney O.R. 1990:Hititler, Ankara.

Özgüç T. 1958: “Bitik Vazosu”,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Sayı : 1-2



 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOR DÜZENİ

DOR DÜZENİ MİMARİ ELEMENLARI ( YUNAN KÖKENLİ)             M.Ö. 7 ila 5. yy arasında örnekleri görülen tapınaklar Yunanistan, Güney İtalya, Sicilya ve Anadolu’da yapılmıştır. Başlangıçta ahşap mimari, sonraları taş mimariye geçilmiştir. Taş mimariye geçişin ilk dönemlerinde de çatı ahşap olarak yapılmıştır. Krepidoma: Üç ya da daha fazla sayıdaki Krepis adı verilen basamaklardan oluşur. Stylobat: Sütunların ve Cella duvarlarının üzerinde durduğu tabanın döşeme yüzeyi. Dor Düzeninde sütunlar doğrudan Stylobata yerleşir. Sütun kaidesi yoktur. Sütun: Dor Düzeninde sütun gövdesi genellikle kasnakların üst üste konmasıyla oluşur. Sütun alt çapı üst çapından daha büyüktür ve dolayısıyla sütunlar yukarıya doğru incelerek yükselir ve ortalarda bir şişkinliğe sahiptir ki, buna Enthasis denir. Gövdedeki yivlere Kannelur adı verilir ve bu yivler birbirleriyle kesişirler. Sütunun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. Başlık iki kısımdır. Ekhinus ve Abaküs. Ekhinusun süt

İON DÜZENİNDE Kİ KAİDE TİPLERİ

İON DÜZENİNDEKİ KAİDE TİPLERİ               Antik mimarlıkta kullanılan İon düzeninin, MÖ. 6.yy civarında örneklerini görmeye başlıyoruz. Bu düzen Anadolu’nun batı ve güneybatı kıyılarında gelişmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. İon düzeninin belirgin özelliklerinden biriside, sütunun kaide üzerine oturtulmasıdır. Kaide (Basis), genel anlamda Antik çağda, üzerine heykel veya sütun oturtulan altlıktır. İon mimarisinde kullanılan kaideler farklı yapısal özellikleri ve mimarinin   Batı Anadolu ve Attika’da bölgesel olarak ayrımına yol açmıştır. İon düzeninde kaidenin iki farklı formu bulunmaktadır.           1-  KÜÇÜK ASYA İON TİPİ (ANADOLU TİPİ) KAİDE           2-  ATTİKA İON TİPİ KAİDE KÜÇÜK ASYA İON TİPİ KAİDE            Küçük Asya İon sütun kaidesinde görülen form plintlios üzerinde (çift trokhilos )spira ve bir torus sıralamasıyla oluşmuştur. Genellikle Anadolu ve Ege Adaları üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Efes’te Artemis Ta

OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI

                                                                                                      OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI   (MÖ.470-460) •        Olympia kutsal alanının içerisinde Zeus tapınağı en gösterişlisidir. •        Su taşkınlarından korunmak için 3m yığma toprak üzerine yapılmıştır. •        68x28m ölçüsünde 6×13 sütunlu Dor düzeninde, peripteral bir yapıdadır. •        Mimarlığa ait kısımları kireç taşından, heykeltıraşlık eserleri mermerdendir.            •        Cella içerde yan duvarlara yakın iki sıra sütunla üç kısma ayrılmıştır.  •        Metoplar doğu ve batı taraflarda altışar tane olmak üzere Cella duvarında yer almıştır. •        Tapınak Elis bölgesinde, bir kült, yeri olan ve Olympiadların yapıldığı Olympia şehrinde inşa edilmiştir. •        Elisli Libon tarafından inşa edilen Zeus tapınağının M. ö. 456 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. •        Tapınağın kült heykelini Pheidias yapmıştır.