ZEUS
Zeus,
Titan Kronos ve Rheia’nın altı çocuğundan sonuncusudur. Hades, Poseidon erkek,
Hestia,Demeter ve Hera’da kız kardeşleridir. Simgesi şimşeğin yanında boğa,
kartal ve meşe ağacıdır. Aynı zamanda tanrıların kralı olduğu için taht ve asa
ile de sık sık betimlenmektedir.Kronosoğlu yada Qlymposlu olarakda
adlandırılmıştır.
ZEUS’UN DOĞUŞU
Birinci kuşak Kralı Uranos’u
nasıl ikinci kuşaktan oğlu Kronos altetmişse, üçüncü kuşağın savaşınıda babası
Kronos’a karşı Zeus yürütür. Kronos’un kızkardeşi Rheia ile birleşmesinden üçü
kız üçü erkek olan altı tanrı doğar. Fakat Kronos tıpkı babasına yaptığı gibi
kendi oğluna yenilecektir. Bu yüzden Kronos doğan çocuğunu hemen yutar. Rheia
doğan çocuklarının hemen yutulmasına üzülür, anne ve babasının da
yardımıyla,altıncı çocuğunu doğurmak üzere karanlık ve sisli bir gecede
Arkadia’daki Lykeion dağına gider ve Zeus’u doğurur. Rheia annesi Gaia’nın
verdiği akıl üzerine kundağın içine bir taş sarıp Kronos’a götürür. Kronos
aldatmacayı fark edemez ve bir kez daha içindeki tedirginliği gidermek için
taşı yutar.
Rheia
Zeus’u büyütmesi için Amaltheia diye bir orman perisi ve emzirmesi için bir
keçiye emanet etti.(Zeus büyüyüp egemenliği elde etmek için giriştiği
savaşta,bu keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titan’lara karşı kullanmıştır.)
Zeus
büyüyüp ergenliğe ulaştığında yazgısını
gerçekleştirmek için,Akıl tanrıçası olan
Metis’e başvurur. Metis Reia’dan yardım istemesini öğütler. Reia Zeus’a yardımcı olur; hatta ona Metis
tarafından babasının içkisine karıştırması öğütlenen kusturucu sıvıyı sağlar.
Hiçbir şeyden haberi olmayan Kronos içkiyi içti ve önce taşı,sonra da Zeus’un erkek
ve kız kardeşlerini kusar.Artık baba ve çocukları arasında uzun yıllar süren
bir savaş başlamıştır.
TİTAN SAVAŞLARI
Zeus'un Kronos'u alt etmesi ve Olympos'un başına geçmesi ona mutlak bir iktidar getirmeyince ikinci kuşak tanrılar, yani Kronosoğulların'dan
önceki kuşak olan Titanlar'la
savaşmaya başlar. Zeus'un emrinde
vaktiyle dedesi Uranos'un yeraltına hapsettiği Hekatonheires
yani yüz kollu devler
vardır. Böylece başında Zeus'un bulunduğu Kronosoğulları
savaşı Olympostan, Titanlar ise Othrysın zirvesinden izlemektedirler. Bu
olay Hesiodos'un Theogonia'sında uzun uzadıya anlatılır.
Egemenliği
sadece kendi gücüyle ama daha önceki tanrılardan da yardım alarak elde ettiği
için,Zeus saltanat gücünü başlangıçta
yaptığı görev ve onur dağıtımıyla gösterdi. Bu dağılımda Zeus’a gök, Poseidon’a
deniz , Hades’e yeraltı dünyası düştü. Toprağı ve rüzgarları ise her üçü birden
aldı.
ZEUS’UN
DESTANLARDAKİ YERİ
TROYA (TRUVA) SAVAŞI
TROYA (TRUVA) SAVAŞI
Büyük
toprak ana Gaia, yeryüzü nüfusunun hızlı artışı altında ezilmekteydi ve bu
ağırlığa katlanamadığından, Tanrılar kuruluna bir azaltma isteminde bulunmuştu.
Yaşlı tanrıyı dinleyen kurul, ona hak verdi. İnsan nüfusu, çok uzun ve kıran
kırana bir savaşla azaltılacaktı.
Yunan
mitolojisinde, Truva'lı Paris'in
Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)'un karısı Helen'i kaçırması
sonucunda Yunanlıların (Akaların) Anadolu'daki Truva kentine saldırmasını konu alan
savaştır. Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir
ve detayları Anadolu'lu ozan Homeros'un İlyada ve Odysseia adlı destanlarında anlatılmaktadır.
Kral Peleus ile yeni karısı deniz perisi
Thetis'in düğünlerinde Uyumsuzluk
tanrıçası Eris kutlamaya altın bir elma getirmiş ve bunun oradaki "en
güzel kadına" bir armağan olduğunu söylemişti.
Hera, Aphrodite ve Athena elmanın ve unvanın kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Eris hiç de masumane olmayan bir öneride bulundu: Ailesindeki kadınlardan hangisinin elmayı hak ettiğine Zeus karar verecekti. Zeus akıllılık edip bu görevi Troya kralı Priamos'un oğlu Paris'e aktardı.
Hera kendisini seçtiği takdirde Paris'e akıllara hayallere sığmayacak derecede büyük bir güç vermeyi vaat etti. Athena savaş alanında inanılmaz başarılı olacak tarihi bir zafer vereceğini söyledi. Aphrodite ise, yeryüzünün en güzel kadınının aşkını vaat etti. Paris, siyasal gücü ve askeri zaferi bir yana itip altın elmayı, kendisine o en güzel kadını vaat eden Aphrodite'e verdi.
Hera, Aphrodite ve Athena elmanın ve unvanın kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Eris hiç de masumane olmayan bir öneride bulundu: Ailesindeki kadınlardan hangisinin elmayı hak ettiğine Zeus karar verecekti. Zeus akıllılık edip bu görevi Troya kralı Priamos'un oğlu Paris'e aktardı.
Hera kendisini seçtiği takdirde Paris'e akıllara hayallere sığmayacak derecede büyük bir güç vermeyi vaat etti. Athena savaş alanında inanılmaz başarılı olacak tarihi bir zafer vereceğini söyledi. Aphrodite ise, yeryüzünün en güzel kadınının aşkını vaat etti. Paris, siyasal gücü ve askeri zaferi bir yana itip altın elmayı, kendisine o en güzel kadını vaat eden Aphrodite'e verdi.
O dönemde dünyanın en güzel kadını, Zeus ile
Leda'nın kızları Helena'ydı. Ancak ne yazık ki, Helena, Sparta kralı Menelaos
ile evliydi. Daha da kötüsü, bu evliliğin Helena'nın diğer talipleri arasında
büyük kavgalara neden olacağından korkan ölümlü üvey babası Tyndareos, bütün
öteki Yunanlı hükümdar ve savaşçılardan Helena'nın Menelaos ile evliliğini
koruyacakları sözünü almıştı.
Troya'ya dönen Paris, kendisinin Sparta'ya, Troya elçisi olarak atanmasını sağladı. Sparta'ya vardığında Aphrodite gücünü kullanarak Helena'yı Paris'e âşık etti. İki sevgili Menelaos'un servetinin büyük bir kısmıyla Troya'ya kaçtılar. Böylece Sparta kralının karısını ve servetini geri almak üzere Troya'ya karşı "bin gemi" gönderen Yunanlılar'ın açtığı on yıl sürecek olan savaş başlamış oldu.
Troya'ya dönen Paris, kendisinin Sparta'ya, Troya elçisi olarak atanmasını sağladı. Sparta'ya vardığında Aphrodite gücünü kullanarak Helena'yı Paris'e âşık etti. İki sevgili Menelaos'un servetinin büyük bir kısmıyla Troya'ya kaçtılar. Böylece Sparta kralının karısını ve servetini geri almak üzere Troya'ya karşı "bin gemi" gönderen Yunanlılar'ın açtığı on yıl sürecek olan savaş başlamış oldu.
TAHTA AT
Odisseus, ordunun kaybını daha azaltmak amacıyla hücum yerine bir tuzak kurmayı düşündü. Tahtadan büyük bir at yapıldı. Atın karnında elli savaşçıyı alacak şekilde bir oda vardı. Atın yapımı tamamlanınca Akhia’nın en güçlü elli savaşçısı buraya gizlendi. Ordunun geri kalanı çekildi ve gemilere binip uzaklaştı.Truvalılara savaştan vazgeçtikleri izlenimini vermeye çalışıyorlardı. Gemiler en yakın adanın arkasına gizlendiler. Düşmanının savaştan vazgeçtiğini sanan Truvalılar, hemen sevinçle kent duvarlarının dışına çıktılar. Büyük bir merakla tahta ata yaklaştılar. Atın yanında korkudan tit tir titreyen bir düşman savaşçısı buldular. Savaşçı onlara Akhaia’lıların, Truva’yı almaktan vazgeçtiklerini söyledi. Tahta atı da tanrıça Athena için yaptıklarını, Truvalılar kapılarından sokamasın diye bu kadar büyük yaptıklarını söyledi. Son olarak da, atın Truva’ya sokulması halinde Athena’nın Akhaia’lar yerine, Truvalıları koruyacağını anlattı. Savaşçını dediklerine Truvalılar inandı. Her ne olursa olsun tahta atı kapılarından içeri sokmaya karar verdiler. Tahta at kapıdan sığmadığı için duvarlarının bir kısmını yıkmaya başladılar. Bu arada bilgelerden biri yapılan işin yanlış olduğunu anlatmaya çalıştı fakat dinletemedi. Bu arada tanrıça Athena tarafından denizden gönderilmiş iki zehirli yılan bilgeyi soktu. Truvalılar bunu da kendilerinden yana yorumladılar. Oldukça zor bir çalışmadan sonra tahta at gedikten sokulur. Bu halk arasında büyük bir sevinç yaratır. Artık herkes kara günlerin geride kaldığını düşünür oysa yanılmaktadırlar.
Truvanın Düşmesi Tahta atın şerefine Truvalılar bir gece eğlencesi düzenlerler. Yiyip, içip hora teperler. Gece yarısı herkes içkinin ve yorgunluğun etkisiyle sızar. Bunun üzerine atın karnına saklanmış olan Akhaia savaşçıları dışarıya çıkar. Adanın arkasına gizlenmiş olan savaş gemilerinin dönmesi için ışıkla haber verirler. Sonra uyumakta olan Truva’lı savaşçıları teker teker öldürürler. Truva’lıların pek azı kendine gelip, düşmanla kısa bir süre için de olsa savaşırlar. İhtiyar Priamos canını kurtarmak için Zeus sunağına sığınır. Fakat Akhilleus’un oğlu Neoptolomos yetişip, Priamos’u öldürür. Neaptolomos zaten bir hafta önce Paris’i de öldürmüştür. Truva Kralınınbütün çocukları bu saldırıda ölür. Sadece Klitemnestra sağ kalır. Onu da Agamemnon kendisine köle yapar.
Priamos’un karısı Hekabe çocuklarının ölüsü ile karşılaşınca çılgına döner. Kendisini yerlere atıp günlerce ağlar. Sonunda dişi bir köpek halini alıp, mehtaplı gecelerde sabaha kadar ulur. Hektor’un küçük oğlu Astianaks’ı Odisseus kentin duvarlarından aşağı atar. Meneleos’da nihayet Helena’sına kavuşur. Meneleos kendine ihanet etmiş olan Helena’yı cezalandırmaz. Yeniden barışır. Akharia’lar Truva’yı ele geçirdikten sonra ateşe verirler. Bütün kent yanar, kül haline gelir.
Troya’nın
alınışını tanrılar istemiş, onca insan da tanrıların tasarıları doğrultusunda
ölmüştü. Büyük Troya felaketi, onları yeryüzü sorunlarına doğrudan doğruya
bulaştırmadan, kahramanlar ve yarıtanrılar dönemini kapatacaktı.
ZEUS'UN EŞLERİ VE
ÇOCUKLARI
TANRIÇALARLA
EVLİLİKLER
Metis: Athena, Rodas
Themis: Hora'lar ve Moira'lar
Dione: Aphrodite
Eurynome: Kharis'ler
Mnemosyne: Musa'lar
Leto: Apollon, Artemis,
Demeter: Persephone, Theola
Hera: Ares, Hebe, Hephaistos ve Eileithyia
KADINLARLA EVLİLİKLERİ
Alkmene: Herakles
Antiope: Amphion, Zethos
Kallistro: Arkas
Danae: Perseus
Aigina: Aiaskos
Elektra: Dardanos, lasion, Harmonia
Europa: Minos, Rhadamanthys, Sarpedon
io: Epaphos
Leda: Helena, Dioskur Helen, Vanessa
Maia: Hermes
Niobe: Argos, Pelasgos
Plüton: Tantalos
Semele: Dionysos
Taygere: Lakedaimon
Laodamia: sarpedion
Zeus
güçlü bir tanrı olmasına rağmen ölümlülere özgü zaafları ve tutkuları vardır.
Karısı Hera'dan çekinmesine rağmen yasak aşklar yaşamaktan ve serüvenlere atılmaktan
kaçınmamıştır. Bu ilişkilerinden bazılarında şekil değiştirdiği de görülür.
Örneğin Zeus, Hera'ya soğuktan
titreyen guguk kuşu şeklinde yanaşmıştır. Boğa kılığına girerek de Europe'yi kaçırmıştır. Leda bir kuğu biçiminde, Antiope'ye satir kılığına girerek
yanaşmıştır. Babasının yer altındaki tunç kaplı bir odaya hapsettiği Danae'e altın damlası şekline girerek
ulaşmıştır. Evli bir kadın olan Alkmene'yle
de kadının kocasının görünümünü alarak birleşmiştir. Troya Kralının oğlu olan Ganymedes'i kartal biçimine girerek
kaçırmıştır. Bu çapkınlıkların sonucu Apollon, Artemis, Athena, Ares, Hermes,
Dionysos ve Persephone gibi ölümsüz (tanrı-tanrıça), Perseus, Herakles ve
Dioskurlar gibi ölümlü çok sayıda çocukları olmuştur.
METİS
Bir
çok sevgilisi olmasına karşın Zeus sadece 2 kez evlendi. Zorla evlendiği ilk
karısı dişi Titan Metis , ondan kaçmak için çeşitli kılıklara bürünür ; ama
Zeus sonunda onu tuzağa düşürür.
Yunan
mitolojisinde, Okeanos
ile Tethys'in
kızı, Hikmet
tanrıçasıdır. Metis, tanrıların başı olan Zeus'un ilk karısı ve akıl
tanrıçası Athena'nın
annesi olarak anılır. Zeus karısının hamile olduğunu öğrenince, kendi tahtını
sarsabilecek, kendisinden güçlü bir çocuk doğacağı korkusuyla Metis'i
yutar.Bunun sonucunda Metis Zeus'a ömrü boyunca iyi ve kötü hakkında bilgi
verir. Metis'in hamile olduğu akıl ve sanat'ın tanrıçası Athena, Zeus'un
başından zırhıyla çıkar.
HERA
Baş tanrı Zeus'un karısı ve kız kardeşidir. Yunanlılara göre Zeus
ile Hera'nın düğünleri, yeryüzündeki her türlü bolluk ve verimliliğinin simgesidir.
Bu evliliğe Hieros Gamos(Kutsal evlilik) adı verilir. Zeus ile Hera'nın
evliliğinden Ares, Hebe ve Hephaistos doğmuştur.
Zeus ile Olympos'a yerleşen tanrıça Zeus'un saltanatını
paylaşmıştır. Onun gibi hayata, dünya düzenine, fırtına, rüzgar ve yağmurlara,
mevsimlerin değişmesine hükmetmiştir. Her şeyden önce kadınları gözetir,
onların hayatını düzenler, analığı ve doğumu koruyan bir tanrıça olmuştur.
Evliliğin kutsal düzenini bozan herkes özellikle de Zeus'un sevgilileri ve
çocukları en büyük düşmanlarıdır. Simgeleri tavus kuşu, nar ve zambaktır. Hera
daima dolgun vücutlu, gür saçlı güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir.
EUROPA
Zeus
Europa adlı ölümlü bir kızı çiçek toplarken görür. Şehvetin ateşiyle kendisini
bir boğaya dönüştürür ve ağız dolusu çiğdemle kıza yaklaşır. Onu kaçırıp
Girit’e götürür. Ve orada onunla yatar. İkilinin 3 çocuğu olur. Likya kralı
Sarpedon, Rhadamanthus, Girit’in son kralı Minos. Tanrılar tanrısı Zeus’un sevgisini kazanmakla ölmez bir ün
salmış, bütün bir kıtaya adını vermiştir. Avrupa, “akşam güneşi” veya “güneşin
battığı yer” anlamını taşır.
ALKMENE
Alkmene, mitolojik Yunan kahramanı, Roma
mitolojisinde ki güçlü Herakles'in annesi.Kahraman Perseus'un
soyundan gelen Alkmene güzelliği ve faziletiyle de tanınır. Bir savaş yüzünden
yola çıkmak zorunda kalan Amphitryon'la yeni
evlenmiştir. Zeus
Alkmene'yi baştan çıkarmak için onun kocasının biçimine girerek bu yokluktan
yararlanır. Tanrı Perseus'un soyundan dünyaya gelecek olan bu çocuğun insanlar
üzerinde çok büyük bir güce sahip olacağını da söyler. Amphitryon sabahleyin
dönerek karısıyla yatar ve Alkmene ondan da ikinci bir çocuğa, İphikles'e gebe
kalır. Ancak kıskançlıktan kudurmuşçasına Zeus'un karısı Hera hemen Mykenai'ye
gelir. Perseus'un soyundan bir başkası orada hüküm sürmektedir. Hera onun
karısına Alkmene'ninkinden önce doğacak bir erkek çocuk sözü verir; o çocuk
Eurystheus'tur. Bu amaçla doğum tanrıçası İlithya'ya kader tanrıçaları
Moiralara Alkmene'nin doğurmasını engeleme emrini verir. Bunlar dokuz gün,
dokuz gece sarayın kapısı önünde otururlar. Zavallı anne ancak dostlarından bir
kadının kurnazlığı sayesinde kurtulur: Bu dostu tanrıçalara, kendilerine rağmen
Alkmene'nin bir oğlan doğurmuş olduğunu bildirir. Tanrıçalar ürküntü ve öfke
ile kalkınca, kahramanımız gerçekten doğurmak için bundan yararlanır, ancak
tanrılar suçlu kadını gelincik denen hayvana dönüştürürler.
Bebeğe
Herakles, Hera'nın zaferi adı verilir. Bu, onun hak ettiği bir ünvandır, çünkü
tanrıça onu, yaşadığı sürece hep insafsızca izleyecek, özellikle de kuzeni
Eurystheus'un hizmetine girmesi için zorlayacaktır.
GANİMEDES
Yunan
mitolojisinde, Troya kralı Tros'un (Laomedon) oğludur. Olağanüstü güzelliği
nedeniyle, tanrılar ya da kartal biçimine bürünen Zeus, şarap sunucusu olarak
hizmet etmek üzere Ganymedes'i kaçırır. Zeus, Ganymedes'in babasının acısını
gidermek için, ona ölümsüz atlar armağan eder.
Eski
çağlardan beri, Ganimedes'i kaçıran kişinin ona karşı homoseksüel arzuları
olduğuna inanılır. Ganimedes daha sonra Kova burcu ile özdeşleştirilmiştir.
Zeus’un
göz koyduğu bir başka kadın, Leda’dır. Hera’nın kıskanç bakışlarından kaçınmak
için bir kuğuya dönüşerek Leda’yla yatar.Böylece Helen ve Polydeukes adlı 2
çocuk dünyaya gelir.
Zeus’un
bir başka eşi ise İo’dur .İo karısı Hera’nın
rahibelerinden biridir.Zeus onunla yatar ve Hera’nın kendisini
sadakatsizlikle suçlamalarından önce İo’yu ineğe çevirir. Bir armağan olarak
Hera’ya geri verir.
ZEUS'UN ÇOCUKLARI
HERAKLES(HERKÜL)
Yunan
mitolojisinde Herakles,
Roma Mitolojisi'nde Herkül, Zeus ile Miken kralının kızı Alkmene'nin
oğludur. Kadına aşık olan Zeus ona kocası kılığında yaklaşmıştır. Herakles'in
Zeus'un çocuğu olduğunu anlayan Hera onunla sürekli uğraşmış ve ölümüne neden olmuştur.
Herakles doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Hera'nın
gönderdiği iki zehirli yılanı öldürdüğünde henüz birkaç günlük bebektir.
Herakles
üstün bir eğitim görmüştür. En iyi yaptığı işler ok atmak, at sürmek ve
güreşmektir. 18 yaşına geldiği zaman Kitharion ormanlarında
yaşayan ünlü canavarı öldürmüştür. Kendisine ödül olarak Thebai kralının
kızı Megara
verilmiştir. Bu kızdan üç oğlu olmuştur. Hera işe karışarak
Herakles'i çıldırtmış, Herakles de kendi karısını ve çocuklarını öldürmüştür.
Suçlarından arınması için Miken kralının hizmetine girip, onun her istediğini
yapması gerekmiştir. Kralın Herakles'e yaptırdığı 12 işe mitolojide Herakles'in
12 görevi veya işleri denir. Ayrıca çok güçlü bir karakter olarak da bilinir.
Herakles yaya olarak ok, yay ve kendisinin bir zeytin ağacı kütüğünden kestiği
kaba sopasıyla savaşırdı.
“ŞANLI” TOPAL
HEPHAİSTOS
Zeus'la Hera'nın oğlu olarak
bilinmesine rağmen, Zeus'un
annesi Rheia,
hamileyken kendisinden daha güçlü bir çocuk doğurmasından korkup onu yutması ve
bunun sonucunda da Athena'yı
başından doğurmasına karşılık Hera'nın da Hephaistos'u tek başına doğurduğu da
söylenmektedir.
Hephaistos,
tanrıların en çirkinidir. İki ayağı da topaldır. Homeros'un
İlyada'sında
bunun sebebi iki şekilde açıklanır. Birinciye göre babası Zeus, Hera ile kavga
ederken Hephaistos annesinin tarafını tutmuş, buna kızan Zeus oğlunu Lemnos (Limni)
adasına fırlatmış ve Hephaistos bu yüzden sakat kalmıştır. İkinci efsaneye göre
Hephaistos sakat doğmuş, bu durumdan utanan annesi onu Olympos'tan
aşağı fırlatmış ve Hephaistos'u nereidler ve Thetis büyütmüştür. Hephaistos'la Hera hiçbir zaman
birbirlerini sevmemişlerdir. Yunan mitolojisinde ise Hera, Hephaistos'u kendi
başına oluşturmuş ve doğurmuştur. Fakat bebeği ayaklarını topal kendisinin
çirkin olduğunu görünce ve bütün Tanrılar onla alay edince, Hephaistos'u Olimpos Dağı'ndan
atmıştır.
Tanrıların
arasında en çirkin olan olmasına rağmen, hem onlar hem de insanlar arasında en
sevilen tanrıdır. Olimpos'taki görkemli saraylar onun elinden çıkmıştır.
Tanrılar ve kahramanlar için en güzel silahları yapmıştır. Zeus'un emriyle
insanları cezalandırmak için gönderilen ilk kadın Pandora onun eseridir. Hephaistos,
İlyada'da Kharis (zerafet, neşe ve sevinci temsil eden tanrıçalardan biri) ile
evlidir.
Hephaistos
hakkında anlatılan bir mitte de Hephaistos'un Olimpos'a çıkma hikâyesi şöyle
anlatılır; Hephaistos annesi için bir taht yaptırmıştı. O aralar Hera
Hephaistos'un hayatta olduğunu bilmiyordu. Hephaistos ona bu tahtı verirken
saygılarını sunarak üzerine "sevgili annem hera'ya-oğlu
Hephaistos'tan" diye yazdı ve annesine kendisini tanıttı. Hera o gün bu
tahtta yedi içti ve gülüştü. Kalkmaya çalışırken demirlerin elini ve ayağını
kıskıvrak tuttuğunu gördü. Giden tanrılara seslendi. Bazı tanrılar onu duydu ve
yanına geldi ve olanları görünce Zeus'a haber verdiler. Sonra şarap tanrısı
Hephaistos'un yanına gitti ve onu sarhoş edip geri getirdi. Zeus ona Hera'yı
kurtarmasını emretti. Hephaistos annesini affetti. Sabah uyandığı zaman kendini
Olimpos'ta buldu. Artık o da Olimpos'taki bir tanrıydı. Zeus onun isteğini
kabul etmişti. Daha sonra Afrodit'le evlendi. Bu Hephaistos'un ikinci
isteğiydi. Böylece tanrılar yine eski huzuruna kavuştular.
SARPEDON
Sarpedon,
Troya Savaşı’nda Troyalılar’a yardıma gelmiş Likyalı bir prenstir. Sarpedon
Zeus’un Dünya üzerindeki oğullarından birtanesidir. Sarpedon’un ölümü
İlyada’nın sonuna doğru gerçekleşmektedir. Akhaların siper olarak ördüğü duvar
üstünde büyük bir delik açan Sarpedon,Achilles yerine savaşa katılan Patroklos
tarafından öldürülmüştür.Daha sonra Patroklos Hector tarafından öldürülecek ve
Achilles arkadaşının intikamını alacaktır.Oğlunun ölümü üzerine Zeus,cesedin
parçalanmaması ve Sarpedon’un onurunun zedelenmemesi için Apollon’u çağırarak
O’nu oradan kaçırmasını ister.Ve böylece Sarpedon’un cesedi mistik bir şekilde
Likya’ya getirilir.Geleneklere göre baba toprağında gömülen Sarpedon adına
‘Sarpedoneion’ isminde bir tapınak yapılır.
Zeus'un
kadere ilişkin gücünün ve bilgisinin en canlı göstergelerinden biri tahtının
yanında durduğu söylenen iki testidir. İnsanoğlunun başına gelebilecek her
türlü şeyi barındırdığına inanılan bu testilerin birinde şanslı şeyler,
diğerinde sıkıntılar vardır.Zeus bir kimsenin kaderini belirlerken her zaman
bilgece tavrıyla her iki testinin içindeki şeyleri karıştırırdı.
Günümüzde
yapılan Modern Olimpiyat Oyunları’nın kökeni Antik Yunan’da yapılan şenliklere
dayanır. İlk olimpiyatlar, Eski Yunan’da Tanrı Zeus adına yapılan şenliklerdi.
Yorumlar
Yorum Gönder