Ana içeriğe atla

ZEUS



ZEUS


Zeus, Titan Kronos ve Rheia’nın altı çocuğundan sonuncusudur. Hades, Poseidon erkek, Hestia,Demeter ve Hera’da kız kardeşleridir. Simgesi şimşeğin yanında boğa, kartal ve meşe ağacıdır. Aynı zamanda tanrıların kralı olduğu için taht ve asa ile de sık sık betimlenmektedir.Kronosoğlu yada Qlymposlu olarakda adlandırılmıştır.

ZEUS’UN DOĞUŞU

 Birinci kuşak Kralı Uranos’u nasıl ikinci kuşaktan oğlu Kronos altetmişse, üçüncü kuşağın savaşınıda babası Kronos’a karşı Zeus yürütür. Kronos’un kızkardeşi Rheia ile birleşmesinden üçü kız üçü erkek olan altı tanrı doğar. Fakat Kronos tıpkı babasına yaptığı gibi kendi oğluna yenilecektir. Bu yüzden Kronos doğan çocuğunu hemen yutar. Rheia doğan çocuklarının hemen yutulmasına üzülür, anne ve babasının da yardımıyla,altıncı çocuğunu doğurmak üzere karanlık ve sisli bir gecede Arkadia’daki Lykeion dağına gider ve Zeus’u doğurur. Rheia annesi Gaia’nın verdiği akıl üzerine kundağın içine bir taş sarıp Kronos’a götürür. Kronos aldatmacayı fark edemez ve bir kez daha içindeki tedirginliği gidermek için taşı yutar.
Rheia Zeus’u büyütmesi için Amaltheia diye bir orman perisi ve emzirmesi için bir keçiye emanet etti.(Zeus büyüyüp egemenliği elde etmek için giriştiği savaşta,bu keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titan’lara karşı kullanmıştır.)
Zeus büyüyüp ergenliğe  ulaştığında yazgısını gerçekleştirmek için,Akıl tanrıçası olan  Metis’e başvurur. Metis Reia’dan yardım istemesini öğütler. Reia  Zeus’a yardımcı olur; hatta ona Metis tarafından babasının içkisine karıştırması öğütlenen kusturucu sıvıyı sağlar. Hiçbir şeyden haberi olmayan Kronos içkiyi içti ve önce taşı,sonra da Zeus’un erkek ve kız kardeşlerini kusar.Artık baba ve çocukları arasında uzun yıllar süren bir savaş başlamıştır.

TİTAN SAVAŞLARI

Zeus'un Kronos'u alt etmesi ve Olympos'un başına geçmesi ona mutlak bir iktidar getirmeyince ikinci kuşak tanrılar, yani Kronosoğulların'dan önceki kuşak olan Titanlar'la savaşmaya başlar. Zeus'un emrinde vaktiyle dedesi Uranos'un yeraltına hapsettiği Hekatonheires yani yüz kollu devler vardır. Böylece başında Zeus'un bulunduğu Kronosoğulları savaşı Olympostan, Titanlar ise Othrysın zirvesinden izlemektedirler. Bu olay Hesiodos'un Theogonia'sında uzun uzadıya anlatılır.

Egemenliği sadece kendi gücüyle ama daha önceki tanrılardan da yardım alarak elde ettiği için,Zeus saltanat gücünü  başlangıçta yaptığı görev ve onur dağıtımıyla gösterdi. Bu dağılımda Zeus’a gök, Poseidon’a deniz , Hades’e yeraltı dünyası düştü. Toprağı ve rüzgarları ise her üçü birden aldı. 

ZEUS’UN DESTANLARDAKİ YERİ
TROYA (TRUVA) SAVAŞI


Büyük toprak ana Gaia, yeryüzü nüfusunun hızlı artışı altında ezilmekteydi ve bu ağırlığa katlanamadığından, Tanrılar kuruluna bir azaltma isteminde bulunmuştu. Yaşlı tanrıyı dinleyen kurul, ona hak verdi. İnsan nüfusu, çok uzun ve kıran kırana bir savaşla azaltılacaktı.
Yunan mitolojisinde, Truva'lı Paris'in Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)'un karısı Helen'i kaçırması sonucunda Yunanlıların (Akaların) Anadolu'daki Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır. Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve detayları Anadolu'lu ozan Homeros'un İlyada ve Odysseia adlı destanlarında anlatılmaktadır.
Kral Peleus ile yeni karısı deniz perisi Thetis'in düğünlerinde  Uyumsuzluk tanrıçası Eris kutlamaya altın bir elma getirmiş ve bunun oradaki "en güzel kadına" bir armağan olduğunu söylemişti.

Hera, Aphrodite ve Athena elmanın ve unvanın kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Eris hiç de masumane olmayan bir öneride bulundu: Ailesindeki kadınlardan hangisinin elmayı hak ettiğine Zeus karar verecekti. Zeus akıllılık edip bu görevi Troya kralı Priamos'un oğlu Paris'e aktardı.

Hera kendisini seçtiği takdirde Paris'e akıllara hayallere sığmayacak derecede büyük bir güç vermeyi vaat etti. Athena savaş alanında inanılmaz başarılı olacak tarihi bir zafer vereceğini söyledi. Aphrodite ise, yeryüzünün en güzel kadınının aşkını vaat etti. Paris, siyasal gücü ve askeri zaferi bir yana itip altın elmayı, kendisine o en güzel kadını vaat eden Aphrodite'e verdi.
O dönemde dünyanın en güzel kadını, Zeus ile Leda'nın kızları Helena'ydı. Ancak ne yazık ki, Helena, Sparta kralı Menelaos ile evliydi. Daha da kötüsü, bu evliliğin Helena'nın diğer talipleri arasında büyük kavgalara neden olacağından korkan ölümlü üvey babası Tyndareos, bütün öteki Yunanlı hükümdar ve savaşçılardan Helena'nın Menelaos ile evliliğini koruyacakları sözünü almıştı.

Troya'ya dönen Paris, kendisinin Sparta'ya, Troya elçisi olarak atanmasını sağladı. Sparta'ya vardığında Aphrodite gücünü kullanarak Helena'yı Paris'e âşık etti. İki sevgili Menelaos'un servetinin büyük bir kısmıyla Troya'ya kaçtılar. Böylece Sparta kralının karısını ve servetini geri almak üzere Troya'ya karşı "bin gemi" gönderen Yunanlılar'ın açtığı on yıl sürecek olan savaş başlamış oldu.

TAHTA AT


Odisseus, ordunun kaybını daha azaltmak amacıyla hücum yerine bir tuzak kurmayı düşündü. Tahtadan büyük bir at yapıldı. Atın karnında elli savaşçıyı alacak şekilde bir oda vardı. Atın yapımı tamamlanınca Akhia’nın en güçlü elli savaşçısı buraya gizlendi. Ordunun geri kalanı çekildi ve gemilere binip uzaklaştı.Truvalılara savaştan vazgeçtikleri izlenimini vermeye çalışıyorlardı. Gemiler en yakın adanın arkasına gizlendiler. Düşmanının savaştan vazgeçtiğini sanan Truvalılar, hemen sevinçle kent duvarlarının dışına çıktılar. Büyük bir merakla tahta ata yaklaştılar. Atın yanında korkudan tit tir titreyen bir düşman savaşçısı buldular. Savaşçı onlara Akhaia’lıların, Truva’yı almaktan vazgeçtiklerini söyledi. Tahta atı da tanrıça Athena için yaptıklarını, Truvalılar kapılarından sokamasın diye bu kadar büyük yaptıklarını söyledi. Son olarak da, atın Truva’ya sokulması halinde Athena’nın Akhaia’lar yerine, Truvalıları koruyacağını anlattı. Savaşçını dediklerine Truvalılar inandı. Her ne olursa olsun tahta atı kapılarından içeri sokmaya karar verdiler. Tahta at kapıdan sığmadığı için duvarlarının bir kısmını yıkmaya başladılar. Bu arada bilgelerden biri yapılan işin yanlış olduğunu anlatmaya çalıştı fakat dinletemedi. Bu arada tanrıça Athena tarafından denizden gönderilmiş iki zehirli yılan bilgeyi soktu. Truvalılar bunu da kendilerinden yana yorumladılar. Oldukça zor bir çalışmadan sonra tahta at gedikten sokulur. Bu halk arasında büyük bir sevinç yaratır. Artık herkes kara günlerin geride kaldığını düşünür oysa yanılmaktadırlar.


Truvanın Düşmesi Tahta atın şerefine Truvalılar bir gece eğlencesi düzenlerler. Yiyip, içip hora teperler. Gece yarısı herkes içkinin ve yorgunluğun etkisiyle sızar. Bunun üzerine atın karnına saklanmış olan Akhaia savaşçıları dışarıya çıkar. Adanın arkasına gizlenmiş olan savaş gemilerinin dönmesi için ışıkla haber verirler. Sonra uyumakta olan Truva’lı savaşçıları teker teker öldürürler. Truva’lıların pek azı kendine gelip, düşmanla kısa bir süre için de olsa savaşırlar. İhtiyar Priamos canını kurtarmak için Zeus sunağına sığınır. Fakat Akhilleus’un oğlu Neoptolomos yetişip, Priamos’u öldürür. Neaptolomos zaten bir hafta önce Paris’i de öldürmüştür. Truva Kralınınbütün çocukları bu saldırıda ölür. Sadece Klitemnestra sağ kalır. Onu da Agamemnon kendisine köle yapar.
Priamos’un karısı Hekabe çocuklarının ölüsü ile karşılaşınca çılgına döner. Kendisini yerlere atıp günlerce ağlar. Sonunda dişi bir köpek halini alıp, mehtaplı gecelerde sabaha kadar ulur. Hektor’un küçük oğlu Astianaks’ı Odisseus kentin duvarlarından aşağı atar. Meneleos’da nihayet Helena’sına kavuşur. Meneleos kendine ihanet etmiş olan Helena’yı cezalandırmaz. Yeniden barışır. Akharia’lar Truva’yı ele geçirdikten sonra ateşe verirler. Bütün kent yanar, kül haline gelir.
Troya’nın alınışını tanrılar istemiş, onca insan da tanrıların tasarıları doğrultusunda ölmüştü. Büyük Troya felaketi, onları yeryüzü sorunlarına doğrudan doğruya bulaştırmadan, kahramanlar ve yarıtanrılar dönemini kapatacaktı. 

ZEUS'UN EŞLERİ VE ÇOCUKLARI

TANRIÇALARLA EVLİLİKLER

Metis: Athena, Rodas
Themis: Hora'lar ve Moira'lar
Dione: Aphrodite
Eurynome: Kharis'ler
Mnemosyne: Musa'lar
Leto: Apollon, Artemis,
Demeter: Persephone, Theola
Hera: Ares, Hebe, Hephaistos ve Eileithyia

KADINLARLA EVLİLİKLERİ

Alkmene: Herakles
Antiope: Amphion, Zethos
Kallistro: Arkas
Danae: Perseus
Aigina: Aiaskos
Elektra: Dardanos, lasion, Harmonia
Europa: Minos, Rhadamanthys, Sarpedon
io: Epaphos
Leda: Helena, Dioskur Helen, Vanessa
Maia: Hermes
Niobe: Argos, Pelasgos
Plüton: Tantalos
Semele: Dionysos
Taygere: Lakedaimon
Laodamia: sarpedion   

Zeus güçlü bir tanrı olmasına rağmen ölümlülere özgü zaafları ve tutkuları vardır. Karısı Hera'dan çekinmesine rağmen yasak aşklar yaşamaktan ve serüvenlere atılmaktan kaçınmamıştır. Bu ilişkilerinden bazılarında şekil değiştirdiği de görülür. Örneğin Zeus, Hera'ya soğuktan titreyen guguk kuşu şeklinde yanaşmıştır. Boğa kılığına girerek de Europe'yi kaçırmıştır. Leda bir kuğu biçiminde, Antiope'ye satir kılığına girerek yanaşmıştır. Babasının yer altındaki tunç kaplı bir odaya hapsettiği Danae'e altın damlası şekline girerek ulaşmıştır. Evli bir kadın olan Alkmene'yle de kadının kocasının görünümünü alarak birleşmiştir. Troya Kralının oğlu olan Ganymedes'i kartal biçimine girerek kaçırmıştır. Bu çapkınlıkların sonucu Apollon, Artemis, Athena, Ares, Hermes, Dionysos ve Persephone gibi ölümsüz (tanrı-tanrıça), Perseus, Herakles ve Dioskurlar gibi ölümlü çok sayıda çocukları olmuştur.

METİS

Bir çok sevgilisi olmasına karşın Zeus sadece 2 kez evlendi. Zorla evlendiği ilk karısı dişi Titan Metis , ondan kaçmak için çeşitli kılıklara bürünür ; ama Zeus sonunda onu tuzağa düşürür.
Yunan mitolojisinde, Okeanos ile Tethys'in kızı, Hikmet tanrıçasıdır. Metis, tanrıların başı olan Zeus'un ilk karısı ve akıl tanrıçası Athena'nın annesi olarak anılır. Zeus karısının hamile olduğunu öğrenince, kendi tahtını sarsabilecek, kendisinden güçlü bir çocuk doğacağı korkusuyla Metis'i yutar.Bunun sonucunda Metis Zeus'a ömrü boyunca iyi ve kötü hakkında bilgi verir. Metis'in hamile olduğu akıl ve sanat'ın tanrıçası Athena, Zeus'un başından zırhıyla çıkar.

HERA


Baş tanrı Zeus'un karısı ve kız kardeşidir. Yunanlılara göre Zeus ile Hera'nın düğünleri, yeryüzündeki her türlü bolluk ve verimliliğinin simgesidir. Bu evliliğe Hieros Gamos(Kutsal evlilik) adı verilir. Zeus ile Hera'nın evliliğinden Ares, Hebe ve Hephaistos doğmuştur.
Zeus ile Olympos'a yerleşen tanrıça Zeus'un saltanatını paylaşmıştır. Onun gibi hayata, dünya düzenine, fırtına, rüzgar ve yağmurlara, mevsimlerin değişmesine hükmetmiştir. Her şeyden önce kadınları gözetir, onların hayatını düzenler, analığı ve doğumu koruyan bir tanrıça olmuştur. Evliliğin kutsal düzenini bozan herkes özellikle de Zeus'un sevgilileri ve çocukları en büyük düşmanlarıdır. Simgeleri tavus kuşu, nar ve zambaktır. Hera daima dolgun vücutlu, gür saçlı güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir.

EUROPA


Zeus Europa adlı ölümlü bir kızı çiçek toplarken görür. Şehvetin ateşiyle kendisini bir boğaya dönüştürür ve ağız dolusu çiğdemle kıza yaklaşır. Onu kaçırıp Girit’e götürür. Ve orada onunla yatar. İkilinin 3 çocuğu olur. Likya kralı Sarpedon, Rhadamanthus, Girit’in son kralı Minos. Tanrılar tanrısı Zeus’un sevgisini kazanmakla ölmez bir ün salmış, bütün bir kıtaya adını vermiştir. Avrupa, “akşam güneşi” veya “güneşin battığı yer” anlamını taşır.


ALKMENE

 Alkmene, mitolojik Yunan kahramanı, Roma mitolojisinde ki güçlü Herakles'in annesi.Kahraman Perseus'un soyundan gelen Alkmene güzelliği ve faziletiyle de tanınır. Bir savaş yüzünden yola çıkmak zorunda kalan Amphitryon'la yeni evlenmiştir. Zeus Alkmene'yi baştan çıkarmak için onun kocasının biçimine girerek bu yokluktan yararlanır. Tanrı Perseus'un soyundan dünyaya gelecek olan bu çocuğun insanlar üzerinde çok büyük bir güce sahip olacağını da söyler. Amphitryon sabahleyin dönerek karısıyla yatar ve Alkmene ondan da ikinci bir çocuğa, İphikles'e gebe kalır. Ancak kıskançlıktan kudurmuşçasına Zeus'un karısı Hera hemen Mykenai'ye gelir. Perseus'un soyundan bir başkası orada hüküm sürmektedir. Hera onun karısına Alkmene'ninkinden önce doğacak bir erkek çocuk sözü verir; o çocuk Eurystheus'tur. Bu amaçla doğum tanrıçası İlithya'ya kader tanrıçaları Moiralara Alkmene'nin doğurmasını engeleme emrini verir. Bunlar dokuz gün, dokuz gece sarayın kapısı önünde otururlar. Zavallı anne ancak dostlarından bir kadının kurnazlığı sayesinde kurtulur: Bu dostu tanrıçalara, kendilerine rağmen Alkmene'nin bir oğlan doğurmuş olduğunu bildirir. Tanrıçalar ürküntü ve öfke ile kalkınca, kahramanımız gerçekten doğurmak için bundan yararlanır, ancak tanrılar suçlu kadını gelincik denen hayvana dönüştürürler.
Bebeğe Herakles, Hera'nın zaferi adı verilir. Bu, onun hak ettiği bir ünvandır, çünkü tanrıça onu, yaşadığı sürece hep insafsızca izleyecek, özellikle de kuzeni Eurystheus'un hizmetine girmesi için zorlayacaktır.
GANİMEDES

Yunan mitolojisinde, Troya kralı Tros'un (Laomedon) oğludur. Olağanüstü güzelliği nedeniyle, tanrılar ya da kartal biçimine bürünen Zeus, şarap sunucusu olarak hizmet etmek üzere Ganymedes'i kaçırır. Zeus, Ganymedes'in babasının acısını gidermek için, ona ölümsüz atlar armağan eder.
Eski çağlardan beri, Ganimedes'i kaçıran kişinin ona karşı homoseksüel arzuları olduğuna inanılır. Ganimedes daha sonra Kova burcu ile özdeşleştirilmiştir.
Zeus’un göz koyduğu bir başka kadın, Leda’dır. Hera’nın kıskanç bakışlarından kaçınmak için bir kuğuya dönüşerek Leda’yla yatar.Böylece Helen ve Polydeukes adlı 2 çocuk dünyaya gelir.
Zeus’un bir başka eşi ise İo’dur .İo karısı Hera’nın  rahibelerinden biridir.Zeus onunla yatar ve Hera’nın kendisini sadakatsizlikle suçlamalarından önce İo’yu ineğe çevirir. Bir armağan olarak Hera’ya geri verir.

ZEUS'UN ÇOCUKLARI

HERAKLES(HERKÜL)



Yunan mitolojisinde Herakles, Roma Mitolojisi'nde Herkül, Zeus ile Miken kralının kızı Alkmene'nin oğludur. Kadına aşık olan Zeus ona kocası kılığında yaklaşmıştır. Herakles'in Zeus'un çocuğu olduğunu anlayan Hera onunla sürekli uğraşmış ve ölümüne neden olmuştur. Herakles doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Hera'nın gönderdiği iki zehirli yılanı öldürdüğünde henüz birkaç günlük bebektir.
Herakles üstün bir eğitim görmüştür. En iyi yaptığı işler ok atmak, at sürmek ve güreşmektir. 18 yaşına geldiği zaman Kitharion ormanlarında yaşayan ünlü canavarı öldürmüştür. Kendisine ödül olarak Thebai kralının kızı Megara verilmiştir. Bu kızdan üç oğlu olmuştur. Hera işe karışarak Herakles'i çıldırtmış, Herakles de kendi karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçlarından arınması için Miken kralının hizmetine girip, onun her istediğini yapması gerekmiştir. Kralın Herakles'e yaptırdığı 12 işe mitolojide Herakles'in 12 görevi veya işleri denir. Ayrıca çok güçlü bir karakter olarak da bilinir. Herakles yaya olarak ok, yay ve kendisinin bir zeytin ağacı kütüğünden kestiği kaba sopasıyla savaşırdı.
“ŞANLI” TOPAL HEPHAİSTOS

Zeus'la Hera'nın oğlu olarak bilinmesine rağmen, Zeus'un annesi Rheia, hamileyken kendisinden daha güçlü bir çocuk doğurmasından korkup onu yutması ve bunun sonucunda da Athena'yı başından doğurmasına karşılık Hera'nın da Hephaistos'u tek başına doğurduğu da söylenmektedir.
Hephaistos, tanrıların en çirkinidir. İki ayağı da topaldır. Homeros'un İlyada'sında bunun sebebi iki şekilde açıklanır. Birinciye göre babası Zeus, Hera ile kavga ederken Hephaistos annesinin tarafını tutmuş, buna kızan Zeus oğlunu Lemnos (Limni) adasına fırlatmış ve Hephaistos bu yüzden sakat kalmıştır. İkinci efsaneye göre Hephaistos sakat doğmuş, bu durumdan utanan annesi onu Olympos'tan aşağı fırlatmış ve Hephaistos'u nereidler ve Thetis büyütmüştür. Hephaistos'la Hera hiçbir zaman birbirlerini sevmemişlerdir. Yunan mitolojisinde ise Hera, Hephaistos'u kendi başına oluşturmuş ve doğurmuştur. Fakat bebeği ayaklarını topal kendisinin çirkin olduğunu görünce ve bütün Tanrılar onla alay edince, Hephaistos'u Olimpos Dağı'ndan atmıştır.
Tanrıların arasında en çirkin olan olmasına rağmen, hem onlar hem de insanlar arasında en sevilen tanrıdır. Olimpos'taki görkemli saraylar onun elinden çıkmıştır. Tanrılar ve kahramanlar için en güzel silahları yapmıştır. Zeus'un emriyle insanları cezalandırmak için gönderilen ilk kadın Pandora onun eseridir. Hephaistos, İlyada'da Kharis (zerafet, neşe ve sevinci temsil eden tanrıçalardan biri) ile evlidir.
Hephaistos hakkında anlatılan bir mitte de Hephaistos'un Olimpos'a çıkma hikâyesi şöyle anlatılır; Hephaistos annesi için bir taht yaptırmıştı. O aralar Hera Hephaistos'un hayatta olduğunu bilmiyordu. Hephaistos ona bu tahtı verirken saygılarını sunarak üzerine "sevgili annem hera'ya-oğlu Hephaistos'tan" diye yazdı ve annesine kendisini tanıttı. Hera o gün bu tahtta yedi içti ve gülüştü. Kalkmaya çalışırken demirlerin elini ve ayağını kıskıvrak tuttuğunu gördü. Giden tanrılara seslendi. Bazı tanrılar onu duydu ve yanına geldi ve olanları görünce Zeus'a haber verdiler. Sonra şarap tanrısı Hephaistos'un yanına gitti ve onu sarhoş edip geri getirdi. Zeus ona Hera'yı kurtarmasını emretti. Hephaistos annesini affetti. Sabah uyandığı zaman kendini Olimpos'ta buldu. Artık o da Olimpos'taki bir tanrıydı. Zeus onun isteğini kabul etmişti. Daha sonra Afrodit'le evlendi. Bu Hephaistos'un ikinci isteğiydi. Böylece tanrılar yine eski huzuruna kavuştular.

SARPEDON

Sarpedon, Troya Savaşı’nda Troyalılar’a yardıma gelmiş Likyalı bir prenstir. Sarpedon Zeus’un Dünya üzerindeki oğullarından birtanesidir. Sarpedon’un ölümü İlyada’nın sonuna doğru gerçekleşmektedir. Akhaların siper olarak ördüğü duvar üstünde büyük bir delik açan Sarpedon,Achilles yerine savaşa katılan Patroklos tarafından öldürülmüştür.Daha sonra Patroklos Hector tarafından öldürülecek ve Achilles arkadaşının intikamını alacaktır.Oğlunun ölümü üzerine Zeus,cesedin parçalanmaması ve Sarpedon’un onurunun zedelenmemesi için Apollon’u çağırarak O’nu oradan kaçırmasını ister.Ve böylece Sarpedon’un cesedi mistik bir şekilde Likya’ya getirilir.Geleneklere göre baba toprağında gömülen Sarpedon adına ‘Sarpedoneion’ isminde bir tapınak yapılır.

Zeus'un kadere ilişkin gücünün ve bilgisinin en canlı göstergelerinden biri tahtının yanında durduğu söylenen iki testidir. İnsanoğlunun başına gelebilecek her türlü şeyi barındırdığına inanılan bu testilerin birinde şanslı şeyler, diğerinde sıkıntılar vardır.Zeus bir kimsenin kaderini belirlerken her zaman bilgece tavrıyla her iki testinin içindeki şeyleri karıştırırdı.
Günümüzde yapılan Modern Olimpiyat Oyunları’nın kökeni Antik Yunan’da yapılan şenliklere dayanır. İlk olimpiyatlar, Eski Yunan’da Tanrı Zeus adına yapılan şenliklerdi.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOR DÜZENİ

DOR DÜZENİ MİMARİ ELEMENLARI ( YUNAN KÖKENLİ)             M.Ö. 7 ila 5. yy arasında örnekleri görülen tapınaklar Yunanistan, Güney İtalya, Sicilya ve Anadolu’da yapılmıştır. Başlangıçta ahşap mimari, sonraları taş mimariye geçilmiştir. Taş mimariye geçişin ilk dönemlerinde de çatı ahşap olarak yapılmıştır. Krepidoma: Üç ya da daha fazla sayıdaki Krepis adı verilen basamaklardan oluşur. Stylobat: Sütunların ve Cella duvarlarının üzerinde durduğu tabanın döşeme yüzeyi. Dor Düzeninde sütunlar doğrudan Stylobata yerleşir. Sütun kaidesi yoktur. Sütun: Dor Düzeninde sütun gövdesi genellikle kasnakların üst üste konmasıyla oluşur. Sütun alt çapı üst çapından daha büyüktür ve dolayısıyla sütunlar yukarıya doğru incelerek yükselir ve ortalarda bir şişkinliğe sahiptir ki, buna Enthasis denir. Gövdedeki yivlere Kannelur adı verilir ve bu yivler birbirleriyle kesişirler. Sütunun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. Başlık iki kısımdır. Ekhinus ve Abaküs. Ekhinusun süt

SAMARRA ULU CAMİİ (MÜTEVEKKİLİYE CAMİİ)

SAMARRA ULU CAMİİ (MÜTEVEKKİLİYE CAMİİ) Bulunduğu Yer Samarra Ulu Camii, Irak’ın başkenti Bağdat’a 90 km uzaklıkta ki Dicle Nehri kenarında kurulan Samarra şehrinde yer almaktadır. Şehirden günümüze sadece kalıntıları kalmıştır.  Banisi ve Mimarı Samarra Ulu Camii, Halife Mütevekkil tarafından 848 ile 852 yılları arasında yaptırılmıştır. Mimari Özellikleri Basit mimarisi, ilk İslam cami planının anıtsal ölçüler içinde tekrarından ibarettir. Ortalama 15m yüksekliğinde ve 2m kalınlığında olan kuşatma duvarları, tuğladan inşa edilmiştir. Köşelerde birer, doğu ve batı kenarla rında on ikişer, kuzey ve güney kenar larında da sekizer olmak üzere kırk dört kule ile takviye edilmiştir. Emevi kasırlarındaki yuvarlak kuleleri hatırlatan yarım daire biçiminde dayanaklarla desteklenmiştir. Yanlarda dörder, kuzeyde üç sıra revağın çevrelediği avlu oldukça büyüktür. 16 kapıdan avluya ve camiye girilir. Camii'nin kuzey tarafında 27m uzaklıkta Melviye adındaki bü

OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI

                                                                                                      OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI   (MÖ.470-460) •        Olympia kutsal alanının içerisinde Zeus tapınağı en gösterişlisidir. •        Su taşkınlarından korunmak için 3m yığma toprak üzerine yapılmıştır. •        68x28m ölçüsünde 6×13 sütunlu Dor düzeninde, peripteral bir yapıdadır. •        Mimarlığa ait kısımları kireç taşından, heykeltıraşlık eserleri mermerdendir.            •        Cella içerde yan duvarlara yakın iki sıra sütunla üç kısma ayrılmıştır.  •        Metoplar doğu ve batı taraflarda altışar tane olmak üzere Cella duvarında yer almıştır. •        Tapınak Elis bölgesinde, bir kült, yeri olan ve Olympiadların yapıldığı Olympia şehrinde inşa edilmiştir. •        Elisli Libon tarafından inşa edilen Zeus tapınağının M. ö. 456 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. •        Tapınağın kült heykelini Pheidias yapmıştır.