Ana içeriğe atla

ŞAM EMEVİ CAMİİ ( Umeyye Camii )



ŞAM EMEVİ CAMİİ ( Umeyye Camii 634 )



 
 Bulunduğu yer

  Suriye’de Şam Kalesi'nin yanında şehrin merkezinde yükselen Emevi Camii, İslâm dünyasının ayakta kalabilen en eski mabetlerinden biri olma özelliği taşır. Emevi Camii mimari özellikleri, süslemelerindeki ihtişam ve sahip olduğu manevî değerleriyle bütün İslâm âleminde ayrı bir yere sahiptir. 


Banisi ve Mimarı
Cami, Emevi halifelerinden Velid bin Abdülmelik tarafından 705-715 tarihleri arasında yaptırılmıştır.

Mimari Özellikleri  
Müslümanların dini ve sosyal hayatta önemli roller üstlenmiş ve kutsal değerler atfedilmiş camilerinin en eskisi olup MÖ 1. yüzyıla ait bir Roma mabediyle onun harabeleri yanında bulunan Theodosios dönemine (379-395) ait Aziz Yohannes (Hz. Yahya) Kilisesi'nin yerine inşa edilmiştir. Önce  Şam'ın fethinin ardından ( 14/ 635) Romalılar'ın baş tanrısı Jupiter' in adını taşıyan mabedin çevresi sütunlu ve yüksek duvarlı büyük salonu Ebu Ubeyde b. Cerrah'ın gözetiminde camiye çevrilmiş, daha sonra bu caminin ihtiyacı karşılayamaması üzerine Ernevi Halifesi Velid b. Abdülmelik (705-715) tarafından mabed harabesinin batı tarafında bulunan kilise veya bir iddiaya göre sadece aradaki duvar yıkılarak bütün bu sahayı kaplayacak olan bugünkü büyük caminin inşası başlatılmıştır.

 
Temeli 86 (705) veya 87 (706) yılında atılan esas cami bölümü 96'da (714) tamamlanmış ve inşaatta halifenin isteği üzerine Bizans İmparatorunun İstanbul'dan gönderdiği ustalar çalışmıştır. Suriye'nin her tarafında bulunan antik yapı kalıntılarından, sütun ve sütun başlıkları, mermer plakları getirilmiştir. Caminin süslenmesinde İran, Hindistan, Mağrip gibi değişik devletlerden Ünlü usta ve sanatçılar çalıştırılmıştır.

Yapımını takip eden asırlar içinde birçok yangına ve tabii tahribata maruz kalan bina çeşitli onarım ve değişiklikler geçirmiş, fakat buna rağmen mimari özelliklerini bir ölçüde koruyabilmiş, özellikle de mozaiklerindeki ihtişamını bugüne kadar sürdürebilmiştir. Yapılan onarım ve değişikliklerin en önemlilerinden ilkini, 461 'de ( 1069) meydana gelen büyük bir yangın sebebiyle 475 ( 1082-83) yılında Selçuklu Sultanı Melikşah yaptırmıştır; bu onarımda ağırlığın Kubbetü'n-nesr adıyla tanınan kubbe ile birlikte kemerler ve sütunlar üzerinde yoğunlaştırıldığı görülmektedir. İkinci önemli onarım ise Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid devrinde 1894'teki büyük yangından sonra gerçekleştirilmiş (1896- 1902) ve içerideki sütun sıraları ile bunlarla ilgisi bulunan mimari bölümler ve çatı İstanbul'dan gönderilen ustalar tarafından yeniden yapılmıştır.


Camide ibadet bölümünün ortasında mihrap, sağında minberi, mihrap önünde dört ayağa oturan kubbe altında maksure bulunmaktadır. Burada ilk kez anıtsal cami elemanları olarak mihrap, minber, beytülmal ve minareler karşımıza çıkarmaktadır.

Plan Özelliği
Caminin planı, Mescid-ül Nebevi gibi enine gelişim gösteren bir dikdörtgen formdadır. 136 x 37 m boyutlarında bir ibadet mekânı ile 122,5 x 5O m boyutlarında bir avludan oluşan dikdörtgen planlı caminin ana ibadet mekanı, kıble duvarına paralel uzanan üç enine nef ile bunları ortadan kesen daha geniş bir dikey neften meydana gelmekte ve nefler arasında mermer sütunlar üzerinde yükselen iki kat halinde düzenlenmiş kemerler bulunmaktadır.


İbadet mekânının merkezinde, enine neflerle dikey nefin kesiştiği kısmın ortasında, kare kesitli dört paye tarafından taşınan Kubbetü'n- nesr yer almakta ve kubbeye geçişin tromplarla sağlandığı görülmektedir. İbadet mekânının diğer tarafları 1894 yangınından sonra yenilenen ahşap bir çatıyla örtülüdür. İç kısımda Şafii mihrabı denilen ana mihraptan başka ikisi sağda, biri solda üç mihrap daha bulunmakta ve bunlardan sağdakilere Hanefi ve Hanbelî mihrapları, soldakine ise sahabe veya Maliki mihrabı denilmektedir. Sahabe mihrabı ile Kubbetü'n- nesr arasına rastlayan yerde Hz. Yahya 'nın türbesi bulunmaktadır. 


Ana ibadet mekânı, dikey neften üç kemerli büyük bir kapıyla avluya açılmaktadır. Ortasında bir şadırvanın yer aldığı avlu arkadan yirmi dört, yanlardan dokuzar kemerli revaklarla çevrilmiştir. Avluda ayrıca biri Kubbetü'l- hazne (beytü'l-mal), diğeri Kubbetü Zeynelabidin adını taşıyan iki kubbeli küçük bina mevcuttur ve bunlardan batıdaki Kubbetü'l-hazne'de camiye ait vakıf gelirlerinin muhafaza edildiği bilinmektedir. Şam Emevi camiinin üç minaresi ve dört ana kapısı bulunmaktadır. Doğu tarafında burç üzerinde yükselen minare İsa Minaresi diye bilinir. Bir rivayete göre Hz. İsa'nın yeryüzüne indiğinde bu minareye ineceğine inanılır. Güney Batı köşesindeki minare Kayıt Bey Minaresi olarak bilinir. Minareyi inşa ettiren Fatih Sultan Mehmet minareye, çağdaş meşhur Memlük sultanının ismi vermiştir. Üçüncü minare ise kuzey duvarının ortasında yer alır. En süslü ve en gösterişli olan minare Arapçada Minaretül Arus (Düğün veya Gelin Minaresi) diye anılır.


Emevi Camii, enine gelişen uzun nefli ve avlulu cami tipinin ilk örneklerinden biri olarak cami mimarisine uzun süre etkide bulunmuş ve bu tip cami planı Anadolu dâhil İslam dünyasının pek çok yerinde asırlarca uygulanmıştır. Malatya Ulu Cami, Dunaysır Ulu Cami bunların en uç örneği İzmir’deki Selçuk dönemindeki Aydınoğlu İsa Bey Cami olarak gösterilebilir. Caminin bir diğer özelliğide İslam alemindeki ilk umumi helaların burada yapılmış olmasıdır. 
 
Malzeme ve Tezyinat Özellikleri
Emevi Camii’nin yapımında, üzerine yapıldığı tapınağın yıkılan parçaları Suriye'nin her tarafında bulunan antik yapı kalıntıları, sütun ve sütun başlıkları, mermer plakları getirilerek kullanılmıştır. Caminin süslenmesinde Bizans, İran, Hindistan, Mağrip ve değişik devletlerden ünlü usta ve sanatçılar çalıştırılmıştır. Sütun başlıklarının bir kısmı daha önceki Roma tapınağından alınmış, burada yepyeni bir düzen içinde tekrar kullanılmıştır. 280 civarında penceresi vardır. Yan tarafındaki dehliz tavanları, tezhip ve nakış motifleriyle süslüdür. 

İç Tezyinat
Caminin iç bölümünde, bazı mozaik ve geometrik desenler dışında düz beyaz bir renk hâkimdir.1893 yılında çıkan bir yangında, cami büyük hasar görmüş ve mozaiklerin büyük kısmı kaybedilmiş; o günden bu yana yapılan restorasyonla bazıları kurtarılmıştır.
Caminin inşaat projesi başladığında, İslami kurallara göre planlanan daha yenilikçi ve büyük bir cami yapılmasına olanak vermesi için temeldeki bütün Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar tamamen kaldırılmış. Camii ahşap çatı makası ile örtülmüştü. Bu devrin İslam mimarisinde kemerler kullanılsa da, henüz tonozlar ve kubbeler ortaya çıkmamıştı.

Mermer oyma pencere parmaklıklarının geç antik dönem duvar mozaiklerinden ilham alan detaylı geometrik örgüleri, İslam süslemesinin geometriye önem vereceğinin habercisi olmuştur. Damarları bir panodan diğerine devam edecek şekilde kesilmiş mermer panolar, tipik Bizans tarzında kaplamaları oluşturmuştur.


Yapının iki yüz seksen civarında penceresi vardır. Camları renkli, çerçeveleri bezeli usulde kaplıdırlar. Yan tarafındaki dehliz tavanları, güzel tezhip ve nakış motifleriyle süslüdür. Caminin, enine orta sahın ile dikine sahının kesiştiği yerde bir kubbesi vardır. Kubbe ilk yapıldığında ahşap olduğu, sonraki çıkan bir yangında yandığı, yazılı kaynaklarda geçmektedir. Dört tane mihrabı bulunan Emevi Camisi'nde dört mezhebin imamlarına ait dört tane de minber var. Namaz vakitlerinde Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbelî imamlarından herhangi biri gelerek cemaate namaz kıldırıyor.


Dış Tezyinat

Avluya bakan sütun ve direklerin hepsi içten ve dıştan ender mermerlerle kaplanmış ve cam parçalarından yapılmış mozaiklerle süslenmiştir.1927 yılında bu mozaiklerden meydana çıkarılan bazı kısımlar, batı revakının arka duvarında, kemer köşelikleri ile içlerinde bulunmaktadır. Kemer içindekiler küçük kompozisyonlar olup, sapları ve yaprakları bereket boynuzu ya da vazolardan çıkarak zarif kıvrımlar çizen, klasik akantus motifini tekrarlamaktadır.

Göklere yükselen ağaçları, coşkun akan suları, türlü yapıları (saraylar ve evleri) bir arada canlandıran mozaiklerde, arka duvarda, kemer köşeliklerindedir ve bir camii süslemesinde yer alan tek manzara örnekleridir. Burada manzara Bizans mozaiklerinde olduğu gibi, figürlere sadece çerçevelik etmez, başlıca rolü oynar. Doğanın bu tarzda tasviri bizi daha çok Hellenistik resme götürmektedir. Nitekim süs motifi olarak kullanılan düğümlenmiş kıvrımlı perdeler açıkça Pompei’de ki motifleri hatırlatır.









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOR DÜZENİ

DOR DÜZENİ MİMARİ ELEMENLARI ( YUNAN KÖKENLİ)             M.Ö. 7 ila 5. yy arasında örnekleri görülen tapınaklar Yunanistan, Güney İtalya, Sicilya ve Anadolu’da yapılmıştır. Başlangıçta ahşap mimari, sonraları taş mimariye geçilmiştir. Taş mimariye geçişin ilk dönemlerinde de çatı ahşap olarak yapılmıştır. Krepidoma: Üç ya da daha fazla sayıdaki Krepis adı verilen basamaklardan oluşur. Stylobat: Sütunların ve Cella duvarlarının üzerinde durduğu tabanın döşeme yüzeyi. Dor Düzeninde sütunlar doğrudan Stylobata yerleşir. Sütun kaidesi yoktur. Sütun: Dor Düzeninde sütun gövdesi genellikle kasnakların üst üste konmasıyla oluşur. Sütun alt çapı üst çapından daha büyüktür ve dolayısıyla sütunlar yukarıya doğru incelerek yükselir ve ortalarda bir şişkinliğe sahiptir ki, buna Enthasis denir. Gövdedeki yivlere Kannelur adı verilir ve bu yivler birbirleriyle kesişirler. Sütunun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. Başlık iki kısımdır. Ekhinus ve Abaküs. Ekhinusun süt

İON DÜZENİNDE Kİ KAİDE TİPLERİ

İON DÜZENİNDEKİ KAİDE TİPLERİ               Antik mimarlıkta kullanılan İon düzeninin, MÖ. 6.yy civarında örneklerini görmeye başlıyoruz. Bu düzen Anadolu’nun batı ve güneybatı kıyılarında gelişmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. İon düzeninin belirgin özelliklerinden biriside, sütunun kaide üzerine oturtulmasıdır. Kaide (Basis), genel anlamda Antik çağda, üzerine heykel veya sütun oturtulan altlıktır. İon mimarisinde kullanılan kaideler farklı yapısal özellikleri ve mimarinin   Batı Anadolu ve Attika’da bölgesel olarak ayrımına yol açmıştır. İon düzeninde kaidenin iki farklı formu bulunmaktadır.           1-  KÜÇÜK ASYA İON TİPİ (ANADOLU TİPİ) KAİDE           2-  ATTİKA İON TİPİ KAİDE KÜÇÜK ASYA İON TİPİ KAİDE            Küçük Asya İon sütun kaidesinde görülen form plintlios üzerinde (çift trokhilos )spira ve bir torus sıralamasıyla oluşmuştur. Genellikle Anadolu ve Ege Adaları üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Efes’te Artemis Ta

OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI

                                                                                                      OLYMPIA ZEUS TAPINAĞI   (MÖ.470-460) •        Olympia kutsal alanının içerisinde Zeus tapınağı en gösterişlisidir. •        Su taşkınlarından korunmak için 3m yığma toprak üzerine yapılmıştır. •        68x28m ölçüsünde 6×13 sütunlu Dor düzeninde, peripteral bir yapıdadır. •        Mimarlığa ait kısımları kireç taşından, heykeltıraşlık eserleri mermerdendir.            •        Cella içerde yan duvarlara yakın iki sıra sütunla üç kısma ayrılmıştır.  •        Metoplar doğu ve batı taraflarda altışar tane olmak üzere Cella duvarında yer almıştır. •        Tapınak Elis bölgesinde, bir kült, yeri olan ve Olympiadların yapıldığı Olympia şehrinde inşa edilmiştir. •        Elisli Libon tarafından inşa edilen Zeus tapınağının M. ö. 456 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. •        Tapınağın kült heykelini Pheidias yapmıştır.